Bir gün Yahya Kemal'le konuşuyordum. Bana apartmanları göstererek dedi ki: "Köşkleri var, arabaları var, halayıkları var. Fakat hiç bir zaman bizim duyduklarımızı duyamıyorlar, bizim düşündüklerimizi düşünemiyorlar. Biz düşünüyoruz, düşünülmüş halde kendilerine anlatıyoruz, yine de anlamıyorlar."
Bu, adamcağızların sadece kendi kabahatleri değildi. Sadece, bizim uğraştığımız işleri umursamamaktan ileri gelmiyordu. Suç; analarına, babalarına ve onları dünyaya o cümlei asabiye ile getiren hadisata (olaylara) aitti.