Alpullu Şeker Fabrikası, yüksek miktarda şeker üretimi yaparak şeker ithalatını minimum düzeye indirdi. Böylece milli sermayesinin dışarıya çıkmasına engel olarak ülke ekonomisine önemli bir katkı sağladı. Alpullu Şeker Fabrikası için 1926'dan 1938'e kadar 44.797 hektarlık arazi üzerinde 114.648 çiftçiyle pancar tarımı yapılarak 508.127 ton pancar işlendi. Bir ailenin beş kişilik nüfusa sahip olduğu kabul edilirse, Alpullu Şeker Fabrikası özellikle Trakya bölgesi için önemli bir istihdam sahası oluşturdu. Buna bağlı olarak dışa göçü önledi ve nüfus dengesini sağladı. Alpullu Şeker Fabrikasında, 1926'dan 1938'e kadar 939 memur, 11.235 işçi çalıştı. Alpullu Şeker Fabrikası aynı zamanda Türkiye şeker sanayisi için bir okul vazifesi görmüştür. Öyle ki Eskişehir ve Turhal'da yapılmış olan şeker fabrikalarının memur ve işçileri burada staj yaptılar.
Sayfa 123 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Sayfa 262 - Koridor YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Dünyanın en yaşlı porsuk ağacı da Zonguldak'ta bulunmuş, 4112 yaşında!
-Taxus Baccata, yani Porsuk Ağacı. Bu ağacın ne kadar yaşadığını tahmin etmek isteyen var mı? -500 yıl? -Beş bin yıl diyelim şuna.
448 syf.
·
Puan vermedi
·
26 saatte okudu
Lightlark serüveninin ikinci kitabı Nightbane ile sizinleyim bugün. Beş yüz yıl önce lanetlenen altı güçlü diyar her yüz yılda bir bu laneti kaldırmak için Centennial'e davet ediliyordu. Lightlark Adasında Wilding diyarindan Isla Crown uzun yıllardır süren laneti kırmış diyarları huzura kavuşturmuştu. Ama bu öyle kolay olmadı. Yaşadığı
Nightbane
NightbaneAlex Aster · Parola Yayınları · 20249 okunma
Dayan Kalbim
Seni dağladılar, değil mi kalbim, Her yanın, içi su dolu kabarcık. Bulunmaz bu halden anlar bir ilim; Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık. Sensin gökten gelen oklara hedef; Oyası ateşle işlenen gergef. Çekme üç beş günlük dünyaya esef! Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!
Elçi tercümanlarının çiğnedikleri leşe siz Osmanlı İmparatorluğu mu diyorsunuz? 'Maliyeyi düzeltelim!' Bunu padişah baş başa kiminle düşünüyor? Sadrazamla mı? Hayır! Alman Baştercümanı Testa ile!.. * Ermeni ihtilalinde yirmi beş Ermeni'yi Osmanlı Bankası'ndan çıkarmaya Sultan Hamit kimi gönderiyor? Zaptiye Nazırı'nı mı? Hayır! Moskof Baştercümanı Maksimof'u!.. **
Sayfa 72 - oğlak
Reklam
Şeker fabrikasının, Alpullu'da kurulma kararının ardından, fabrikanın inşa edileceği arazinin belirlenmesi için çalışmalara başlandı. Üç kişilik bir heyet, 1925 yılının Nisan ayında, Trakya'nın Lüleburgaz kasabasına giderek yöre halkına, şeker fabrikasının kurulması için büyük bir arazi parçasına ihtiyaç duyduklarını belirtirler. Ancak bölgedeki büyük arazi parçalarına sahip olanlar. yörede bir fabrika kurulmasına sıcak bakmadıklarından arazi veremeyeceklerini belirttiler. Muhtelif küçük arazi sahiplerinden, parsel parsel toprak satın almak ise uzun bir zaman gerektiriyordu. Bir hafta sonra, Babaeskili bir şahıs, heyete: "Buradan yirmi-yirmi beş kilometre ileride geniş arazilerim var. Tıpkı buraları gibi düzlüktür ve tren yolu kenarına düşer. Gelip bir görünüz. Beğenirseniz size istediğiniz kadar yeri bedavadan veririm"dedi. Ertesi gün, arazinin bulunduğu Alpullu'ya gidildi. Yapılan incelemeler neticesinde, arazinin şeker fabrikası kurmak için uygun olduğu sonucuna varıldı. Beş yüz küsür dönümlük arazi, Babaeski Tapu Dairesinde yapılan resmî işlemlerle, şeker fabrikası kurmak üzere daha sonra kurulacak olan, İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları Türk Anonim Şirketine devredildi.
Sayfa 106 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Mustafa Merakî Efendi kırk beş yaşında olduğu zaman bu kızı daha on beş yaşındaydı
Bir Kutu Kolada Kaç Kesme Şeker Var?
Evet bu ilginç soruyu cevaplamadan önce, bilhassa gençlerimize üç beş kelam etmek istiyoruz. Öncelikle, Kolanın, bize dayatılmış bir yaşam tarzının en önemli simgelerinden biri olduğunu söylemeliyiz. Batıda başlatılan bu yaşam tarzı, batının emperyalist güçleri vasıtası ile de adeta bütün dünyaya bulaştırıldı. Kola, fast food, sigara, alkol ve nihayetinde uyuşturucu bir moda gibi bütün dünya gençliğini alıp götürdü. Yaklaşık elli yıldır dünya gençliği bu ahtapotun kolları arasında kıvranıyor. Üreticiler, pazarlamacılar ve çeşit çeşit reklamlar adeta bir şeytan üçgeni gibi ölüm ve felaket saçıyor.
Sabahın dördü beşiydim senden sonra Belki de hep öyleydim sadece ışığın sokağımı aydınlattı. Güneş bana hiç doğmadı sevgilim. Bundandı her ışığı güneş sanmam. Her defterimi sana harcadım. Beş kuruşum yok yeni şiirler yazmaya. Cebimde birikmiş cümlelerle veda edemem ki sana. Şimdi uğrunda harcadığım papatyaları seviyor sevmiyor diye diye taç yaptım dokunmaya kıyamadığın saçlarıma. Papatyalar haklı çıktı sevgilim. Sevmiyor(sun).
Reklam
İki kere iki dördün üstünlüğünü kabul ediyorum elbette;fakat herşeyi hoş görmeye karar verdikten sonra, iki kere ikinin beş etmesinden hoşlanmak bile mümkündür.
NE YAPMALI 2?
Orta Çağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma.
Sayfa 413Kitabı okudu
Annelerin değişik tedavi metodları vardır
“Anne, çok kötüyüm, ölüyorum galiba,” dedim. “Tövbe de kuzum. Ne ölmesi... Nazar değdi sana. Ondan oldun böyle.” Annem gitti, yan odadan büyücek bir battaniye getirdi ve onu yere serdi. Masanın üzerinde duran boş reçete kâğıtlarından birini aldı eline. Diğer eline de perdede saplı duran dikiş iğnelerinden birini. Merak ve biraz da çaresizlikle izliyordum yaptıklarını. “Hadi, yat battaniyenin üzerine,” dedi. “Ne yapacaksın?” dedim. Cevap vermedi. Yataktan inerek yere battaniyenin üzerine sırtüstü yattım. Annem, elindeki boş reçete kâğıdını iğneyle delerek, bir yandan mırıl mırıl dualar okuyor, bir yandan da Kızılderililer gibi etrafımda dönüyordu. Beş altı tur attıktan sonra, sobanın yanından aldığı kibritle delik deşik olmuş reçete kâğıdını yaktı. Küllerini yine dualar okuyarak üzerime serpti. Başımdan ayak ucuma kadar sıvazlayarak işini bitirdi. “Hadi kalk kuzum, bir şeyin kalmadı,” dedi. Kalktım, yatağa uzandım. Çok iyi hissediyordum kendimi. Titremelerim geçmiş, ateşim de dinmişti. Abdest almak için banyoya doğru giden annemin arkasından, dayanamadım konuştum: “Babam haklıymış. ‘Oğlum, annen diplomasız doktordur, derdi de inanmazdım.” “İyi doktormuşsun valla... Yalnız, yarın hemşirelerin yanında falan söyleme yaptıklarını.” Dualarının içine karıştı gitti cümlelerim.
Daha çocukken yediği bir tokadın karşılığını on beş yıl sonra sabah namazından dönen adamı çarşının ortasında­ki çınarın dibinde tek kurşunla yere sererek verecekti.
Sayfa 15 - Metis Yayınları Ekim 2023Kitabı okuyor
Bes tu bibe û ji min dûr nebe Bes tu bibe û li ba min be
Sayfa 13
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.
Resim