Vera benim
Hiç söylenmemiş sözler söylemeli El değmemiş duru sözler sevdiğim için Sevdiğim ! Şehir giysileri kıskanır ve bu yüzden bürünür geceye Güneş gözlerinden beslenir ve saçlarını kollar görmek için Sensizken; şehrin boş meydanlarında yürüdüm Kalın puntolarla iri laflar ettim Öfkemi saldım iri dişli postvallar üzerine ​ Sevdiğim! VERA! Hangi çocuğu
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu
Reklam
Ben Kudüsüm. Ey Rabbim! “Peygamberle başbaşa konuşacağınız zaman, Bu konuşmanızdan önce bir sadaka verin.” buyuruyorsun. Benim tasadduk edecek hiçbir şeyim yok, Gölgemde beni savunurken canlarını veren çocuklardan başka.
.... Basit bir hayat mümkün mü? Sayfiye yerlerini hep sevmişimdir. Babaannemler Batum’dan Yalova’ya göç etmiş. Çocukluğumun en güzel zamanlarında, köyde bir oraya bir buraya koşturuyorum. Dizlerimi boydan boya parçalayıp bisiklete binmeyi sayfiyede öğrendim, ilk kez sayfiyede birinden hoşlandım, ilk hayal kırıklığım veya kafa karışıklığım da hep
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun
Attila İlhan
Attila İlhan
İçimde tarifini yapamadığım tuhaf bir ağrı var. Ve bir cinayet işlendi bu gece, kimsenin haberi yok. Faili meçhul, tanığı korkak. An gelir ve insan ölmek ister ölemez, yaşamak ister yaşayamaz. Gırtlağına takılır cümleler konuşmak artık en büyük külfettir. İnsanın yediği yemekten hiç tat almadığı ve ağzında bütün lokmaların büyüdüğü bir huzursuzluk türü vardır. İnsanı tüm tatlara sağır, tüm sorulara dilsiz ve tüm acılara tutkun bırakır. Acıyı duyumsamak artık bir ibadet gibi yapışır insanın nefsine ve hissedemediği vakit içinde garip bir suçluluk duygusu oluşur. Düşünüyorum da şimdi, ben dört duvarın arasında bu dünyanın tüm zehirli tatlarını hissederken ve tırnaklarımın dibinden suratımdaki kemiklerin orta noktasına kadar acı icinde kıvranırken yan evdeki bir başka insan mutluluğun en koyu rengini tadıyor. Ne tuhaf bir gökyüzü, herkese yetiyor, herkesi bağrına basıyor, herkesi kucaklıyor. Algılarım sonuna kadar açık, damarlarımda dolaşan yangını fazlaca hissediyorum. İçimde bir barut fıçısı kıvılcıma çarpmış ve alev almış yanıyor adeta eriyorum. Başımı duvarlara vurup patlatmak istiyorum. Bu şehir, bu caddeler, bu sokaklar yaratan şahittir ki, en sıcak çöllerden bile daha çok yakıyor. Kulaklarımda tarifini yapamadığım, uğultuyu andıran bir gürültü var, hiç gitmiyor. İsmini bilmiyorum benim meselem buna isim bulmak değil zaten ya bu cehennemde yana yana kül olup sönmek ya da bu cehennemden kurtulmak. Perdeler kollarımı bağlıyor, pencereler bileklerime yapışıyor. Öyle bir musibet ki bu düştüğüm yangın, gece gündüz yanıyorum; odun oluyorum, kömür oluyorum bir türlü kül olamıyorum."
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.