Garibin anası pencerelerden Yanık türkülerle yollara bakar İncecik yüzünde her akşam üstü Çizgi çizgi nokta nokta bir efkar. Fakirin anası her sabah sessiz Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna Elleri koynunda kalır çaresiz
Reklam
İstanbul, ya hiç sevilmez; yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle çıldırarak.
Sayfa 134Kitabı okudu
Hiç unutmam: Uludağ’da bir sabah saatinde, dinlediğim çoban kavalına birbirini çağıran koyun ve kuzu seslerinin sarıldığını gördüğüm ânda, gözlerimden sanki bir perde sıyrılmıştır. Türk şiirinin ve Türk musikisinin bir gurbet macerası olduğunu bilirdim, fakat bunun hayatımızın bu tarafına sıkı sıkıya bağlı olduğunu bilmezdim. Manzara hakikaten güzel ve dokunaklıydı, beş on dakika bir sanat eseri gibi seyrettim. Bir gün Anadolu insanının his tarihi yazılır ve hayatımız bu zaviyeden (anlayış, görüş) gerçek bir sorgunun süzgecinden geçirilirse, moda sandığımız birçok şeylerin hayatın kendi bünyesinden geldiği anlaşılır.
Tanbûrî Cemil'in Ninni'sini bir musikî şaheseri saymak epeyce güçtür. Fakat o plağı bulursanız iyi dinleyin. İktisadî denkliliği bozulmuş, mihrabı çökmeğe yüz tutmuş, gururunu yapan geleneklerin duvarı çatlamış bir topluluğun iç benliğini en canlı yerinde verir. Tanbur, san'atın hududuna girmeyen bir taklitle de olsa bütün havayı nakleder. Şüphesiz eski İstanbul sadece bu hüzün, bu hislilik değildi, sanıldığından çok fazla eğleniyordu. Belki de bu ninni, Hüseyin Rahmi'nin hayatımızın her safhasını alaya alan romanları gibi biraz da eğlenmek için yapılmıştı. Bununla beraber, bu fakirler cemiyetinde, saadeti bir ruh muvazenesinde arayan saf ve ahenkli insanların hayatında, her şeyin peşine bu gölge iyiden iyiye takılmaya başlamıştı. Doğrusu istenirse bu 'hüzün' biraz da kendiliğinden gelen bir şeydi. Tıpkı boş bir tiyatro sahnesinde seyredilen bir akşam saati gibi hayatın bazı unsurlarından doğuyordu. Petrol lambası, hava gazı ile yarı aydınlanan sokak, dilenci sesleri, bekçi sopası, yangın korkusu, acı vapur düdükleri, fazla dindar hayatın verdiği o garip psikozlar adeta matematik şekilde onu hazırlayıp besliyordu. Fakat ne de olsa vardı ve etrafımızdaki havayı elle dokunulacak şekilde kesifleştiriyordu. Onu kaybettiğimiz zaman kendimizi çıplak bulmamız, sarsılmamız da hayatımızda büyük bir yeri olduğunu gösterir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Eski İstanbullu için Silivri yoğurdu kışın sonu idi.Değneğe sarılmış kiraz ile yazın,salepçi ve bozacının adımlarıyla kışın başlaması gibi.Bu ses sokak aralarında,peşinde sürüklediği taze çimen kokusu,kuzu meleyişi hayaliyle mayalanır mayalanmaz şehir hayatında o zaman büyük bir yeri olan uçurtma mevsimi başlard
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
228 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitabı okuduktan sonra Erzurum ve Konya'ya gitme isteğim biraz daha artmıştı. İstanbul'un güzelliğini herkes bilir sever ama su ve yeşilliğin şehri Bursa'yı daha iyi tanıyacak ve daha çok seveceksiniz. Ankara, sıkıcı, kasvetli, memur şehri Ankara'ya bir de kalesinden bakın, güzel yanları yok değilmiş meğer...
Beş Şehir
Beş ŞehirAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201911,3bin okunma
Gerçekte, tulumbacı, mitolojinin ateşten doğan ve ateşte yaşayan semenderine benzeyen bir mahlûktu.
Eski medeniyetimiz dinî bir medeniyetti. Beğendiği, benimsediği adama ölümden sonra verilecek tek rütbesi vardı: Evliyalık. Onun içindir ki İstanbul evliya ile doludur.
Bir ağacın ölümü, büyük bir mimari eserin kaybı gibi bir şeydir. Ne çare ki biz bir asırdan beri, hatta biraz daha fazla, ikisine de alıştık.
Reklam
İstanbul gittikçe ağaçsız kalıyor. Bu hal, aramızdan şu veya bu âdetin geleneğin kaybolmasına benzemez. Gelenekler arkasından başkaları geldiği için veya kendilerine ihtiyaç kalmadığı için giderler. Fakat asırlık bir ağacın gitmesi başka şeydir. Yerine bir başkası dikilse bile o manzarayı alabilmesi için zaman ister. Alsa da evvelkisi, babalarımızın altında oturdukları zamanın kutladığı ağaç olamaz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 7 Yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. 8 Yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. 10 Yaşında yüzü kanlar içinde ,yeni okulundaki hocasından dayak yedi. 17 Yaşında okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı. 24 Yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücre'de
228 syf.
·
Puan vermedi
Beş Şehir, Tanpınar'ın gözünden Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul'unun; tarihi, mimari ve kültürel yönünden ele alındığı bir eser. Sabırlı arkadaşlara ellerinde bir sözlükle okumasını tavsiye ederim
Beş Şehir
Beş ŞehirAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201911,3bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.