Kitabın birinci kısmının birinci bölümü, norm ve realite kavramları üzerinden İslam'ın normlarından günümüz iktisadi realitelerine mi yoksa iktisadi realitelerden İslam'ın normalarına mı doğru bir yol izleneceğinin izahatını yapıyor. Bu bağlamda İslam'ın, iktisat da dahil diğer bütün bilimlerde de olduğu gibi bir helal dairesinin olduğunu ve
...Vahşi hayvan hiçbir zaman ustalık ve zevk almak bakımından bir insan kadar acımasız olamaz. Bir kaplan sadece parçalar, kemirir ve sadece bunu yapabilir. Yapabilse bile bütün gece insanları aklına gelmez. Bununla birlikte bu Türkler, çocuklara büyük bir zevk alarak işkence etmişler, onları analarının karnından hançerle çıkarıp almaktan emzikteki bebekleri havaya fırlatıp analarının gözü önünde süngüleriyle yakalamaya kadar pek çok şey yapmışlar. Asıl zevki anaların gözlerine bakarak almışlar . İşte benim çok ilgimi çeken bir tablo, hayalinde canlandır: Tir tir titreyen bir ananın kucağında bir bebek. Çevresini sarmış Türkler, neşeli bir oyun başlatıyorlar. Bebegi okşuyorlar, onu güldürmek için gülüyorlar ve bebeği güldürmeyi başarıyorlar. Bu anda Türk, bebeğin yüzüne dört verşok mesafeden tabancasını doğrultuyor. Çocuk sevinçle gülüyor, tabancayı yakalamak için minicik ellerini uzatıyor ve birden bu artist tetiği çekiyor ve bebeğin "beynini dağıtıyor... Sanatsal, doğru değil mi? Türkler’in tatlıyı çok sevdiklerini söylerler.”]...
Bendeki okuduğum kitap, İşaret Yayınları, 2.Baskı 1988 yılına ait. Rafın arkalarında gizlenmiş ve başka bir kitabı ararken keşfettim. Farklı tür okumalarım arasına katıp, kafamda tasavvur ettiğim bazı şeyler hakkında bilgi sahibi olurum diye okudum ama beni tatmin etmedi. Ama yine de yazarın eline, emeğine sağlık. Beğendim ama hani mükemmel
''Siz bilgeler, yüksek ve derin bilgili
Sizler ki derin düşünür ve bilir misiniz
Nasıl, nerede ve ne zaman, çiftleştiğini her şeyin
Niçin sevişildiğini, öpüşüldüğünü?
Siz ulu bilgeler, yüzüme söyleyin!
Kafa patlatın bakalım, bana ne olduğuna
Nerede, nasıl ve ne zaman,
Niçin başıma geldiğine bunların, hadi kafa patlatın!
Bu sözlerle aşkın
1865 yılında doğan Erich Ludendorff, Alman askeri okullarının yetiştirdiği en önemli üst düzey askeri görevlilerdendir. Moltke ve Schlieffen gibi çok başarılı olmuş askerlerin yanında karargah subaylığı görevinde bulunmuştur. I. Dünya Harbi’nde gösterdiği yararlılıklar ve üstün başarılarından dolayı ‘Pour le Mérite’ ve ‘Iron Cross’ madalyalarını