“Bu bambaşka bir şey. Bu bildiğim bütün duygulardan daha derin, bütün isteklerden daha güçlü, bütün sevinçlerden daha renkli, bütün neşelerden daha çılgın, bütün hüzünlerden daha yaralayıcı..
Korkarım bu aşk bu bedende kalıcı."
Çünkü aşk sevgiliye kavuşmak değil, sevgiliye kavuşmak için verilen mücadeleymiş, yapılan uğraşmış, çekilen çileymiş. Aşkı kıymetli kılan da işte buymuş...
Fakat niçin bunları bu kadar ince düşündüğüm halde bir türlü kendimi hadiselere uyduramıyordum? Niçin hayatta önüme çıkan her yeni yola adım atmaktan bu kadar çekiniyor; her yaklaşan insanı, bana fenalık etmeye geliyormuş gibi, endişe ile karşılıyordum?
Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, "Bu öyle olmayabilirdi!" düşüncesi..
Bilmiyorum, bazen yüreğimde sert bir kabuk olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şey o kabuğun içine giremiyor sanki. Birini gerçekten sevebileceğimden şüphe duyuyorum.