Çoğu zaman, "Biz, konuştuğumuz diliz." deriz ama gerçek dilimiz, gerçek kişiliklerimiz, iç konuşmalarımızda, bireysel zihni oluşturan ve durmadan kendini üreten o kesintisiz anlam akışında yatar.
Çocuklara tanıtılması gereken şey yalnızca dil değil, aynı zamanda düşüncedir. Aksi hâlde çocuk somut ve görsel-algısal bir dünyada çaresiz bir tutsak gibi yaşar.
Zeki ve duyarlı anne-babaların bile bebeklerinin sağır olduğunu anlayamamaları, ileri yaşlarda, çocuk konuşamayınca bunun farkına varmaları sık rastlanan bir durumdur. Bu çocukların, kendilerine konulan "ahmak" ve "geri zekâlı" gibi teşhisleri bir damga gibi hayatları boyunca taşıdıkları da çok görülür. Büyük "akıl" hastanelerinde ya da benzer kurumlarda "geri zekâlı", "içedönük" ya da "otistik" gibi adlar verilen hastalardan bazıları aslında normal ama doğuştan sağır ve bebekliklerinden itibaren normal gelişimlerini tamamlamalarına imkân verilmemiş kimseler olabilir.
Hayat yaşamak içindir. Eğer kendi kendinizi desteklemek zorundaysanız, bunu yapmanın ilginç bir yolunu bulsanız iyi edersiniz. Ve bunu oturup kendinizden kuşku duyarak yapamazsınız.