Sahip olduğum tek dostlarım ölüler, bana edebiyatlarını bırakanlar, başkaca dostum yok. Zaten her zaman bir kimsemin olması güçtü benim için, bunu söylerken herkes tarafından istismar edilmiş, mide bulandırıcı dostluk sözcüğünü asla düşünmüyorum. Çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benim de bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, senin de bir kimsen var diyorlardı, oysa ben kesinlikle emindim birinin olmadığına, belki de bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani. Ben bir insana gereksinimim olduğunu sanıyordum, bugün bile öyle sanıyorum. Gereksinimim yoktu, dolayısıyla da kimsem yoktu. Ama doğal olarak bir insana gereksinimiz vardır, yoksa kaçınılmaz biçimde benim şimdiki durumumda buluruz kendimizi:
yorucu, dayanılmaz, hasta, kelimenin tam anlamıyla imkansız.
Önce hastalık mı geldi yoksa benim birden ortaya çıkan her türlü topluluğa karşı isteksizliğim mi bilmiyorum, bu isteksizlik yüzünden mi hastalık gelişti yoksa önce hastalık vardı da bu hastalıktan mı bu topluluğa karşı isteksizliğim ve bu topluluğa ve genel olarak topluma karşı isteksizliğim gelişti bilmiyorum. Bu insanların hepsini kovalamış mıydım, yoksa onlar mı benden uzaklaşmışlardı? Bilmiyorum. Ben mi onlarla görüşmeyi kesmiştim yoksa tam tersi mi? Bilmiyorum. Bir zamanlar bu insanlar hakkında yazma düşüncem vardı, ama sonra bu düşünceyi saçma bulup vazgeçtim. Vaktiyle bu insanlar hakkında gerçekten düşünürüz ve birden onlardan nefret ederiz, onlardan nefret etmek dışında başka türlü davranamayız ve onları uzaklaştırırız ya da tersine bir anda biz onları tam anlamıyla gördüğümüz için, onlardan uzaklaşmak zorunda kalırız ya da tersi. Onlarca yıl hiç yalnız kalamayacağımı sandım, bütün bu insanlara gereksinimim olduğunu, ama aslında bütün bu insanlara gereksinimim yok, onlar olmadan da gayet iyi üstesinden geldim.
Sayfa 74 - bir tasvirle fazla relate edince gelen korku.Kitabı okudu
“Bütün mesele belki de sadece anlatı ya da öfke ya da din, devlet ve toplumun el birliği vererek bireyi ne şekilde beton bloklar içinde kıstırdığına dair bir meseleye kafa yormak...”Sedat Sezgin
''Öyle bir ülkeden gidiyorum ki, dedim kendi kendime demir sandalyenin üzerinde, orada düşünce insanı denilen insana zevk veren her şey, zevk vermese bile, hiç değilse varoluşundan haz duymasını sağlayan her şey uzaklaştırılıyor, atılıyor, söndürülüyor, orada artık yalnız bütün ayakta kalma dürtülerinin en ilkeli hüküm sürüyora benzer ve orada düşünce insanı denen insanın en ufak bir isteği henüz filizlenirken boğulur. Orada yiyici devlet ve aynen onun gibi yiyici olan kilise birlikte sonsuz bir ipi çekerler, bu ipi yüzyıllardır en büyük ahlaksızlıkla ve aynı zamanda en büyük vurdumduymazlıkla bu kör olmuş ve kendisine hükmedenler tarafından gerçekten de budalalığına hapsedilmiş ve gerçekten aptal olan halkın boynuna dolamışlardır. Burada hakikat, ayaklar altına alınır ve yalan bütün resmi kurumlar tarafından bütün amaçların tek aracı olarak kutsallaştırılır. “Öyle bir ülkeyi terk ediyorum ki, dedim kendi kendime demir sandalyede otururken, orada hakikat anlaşılmaz ya da kabul görmez ve hakikatin karşıtı her şey için tek geçer akçedir.''
Dilini, öfkesini, her şeye karşı oluşunu, kararsızlığını, karanlığını, karmaşıklığını…Her şeyiyle seviyorum Bernhard’ı…
BetonThomas Bernhard · Yapı Kredi Yayınları · 2020935 okunma
Zaten her zaman bir kimsemin olması güçtü benim için, bunu söylerken herkes tarafından istismar edilmiş, mide bulandırıcı dostluk sözcüğünü asla düşünmüyorum. Çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benim de bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, senin de bir kimsen var diyorlardı, oysa ben kesinlikle emindim birinin olmadığına, belki de bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani. Ben bir insana gereksinimim olduğunu sanıyordum, bugün bile öyle sanıyorum. Gereksinimim yoktu, dolayısıyla da kimsem yoktu. Ama doğal olarak bir insana gereksinimiz vardır, yoksa kaçınılmaz biçimde benim şimdiki durumumda buluruz kendimizi: yorucu, dayanılmaz, hasta, kelimenin tam anlamıyla imkansız. Ben hep tamamen yalnız kalarak, herhangi bir insan olmadan zihinsel çalışmamı sürdürürüm sanıyordum, bunun yanılgı olduğu ortaya çıktı, ama gerçekten de birine gereksinimimiz olduğu da yanılgıydı, bu iş için bir insana gereksinimimiz var ve gereksinimimiz yok ve bazen gereksinimimiz oluyor bazen de olmuyor ve bazen oluyor bazen olmuyor aynı zamanda
Sayfa 21 - kendimi çok buldum ama biraz romantik mi karar veremedim...Kitabı okudu