Yasaların, hükümlerin, yargıların da kaynağı olan değerlerin değersizleşmesiyle aşkın değerler, Tanrısal buyruklar da değersizleşip gözden düşer. Bu aşamayla birlikte Tanrı da reddedilmiş olur; karnavalın gereği olarak hiçbir şey doğru, iyi, güzel değildir; dahası yanlış, kötü ve çirkin de değildir; arzunun kucağında tam bir esrime haliyle, değerlerden ari bir şekilde hem insanla hem doğayla buluşma halidir yaşanan: "Zevk, safa bu adamları bir deniz gibi, gırtlaklarına kadar sarmıştı, içinde rahat, durgun bir balık hayatı geçiriyorlar, dünya ile ilgilenmiyorlardı."
Zulüm bu kadar hayatta iken bir mutluluk ne kadar uzun sürebilir, bir sevinç ne kadar yaşayabilir, huzur bir kalpte ne kadar durabilir? İyiyi, güzeli, masumu, zayıfı koruyamadığımız bir dünyada yaşadığımızı iddia edebilir miyiz? Eğer yaşıyorsak, yaşadığımız bu hayatın hesabını verebilir miyiz - verebilecek miyiz? Elimizden çok şeyin gelmemesi bizi suskunluğa itmesin, zalime güç vermesin. Zalimin yaptığı zulmü içimizin almaması, zalimi durdurmaya yetmese de kalplerimizi birleştirir, bizi bir duanın içine koyar. Bu meseleyi dert edinmiş birini görmek, bu meseleyi dert edinmiş birine her vakit güç verir, onu diri tutar, umut aşılar, ümit verir. Zalimi yıkacak güç, inananların birliğinden doğacak. Bunu unutmayalım…
27.05.2024