Çok mutluydu kadın.
Dünyanın nasıl bir yer olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Sadece iyi düşünen, güzel bakan çocuksu bir yanı vardı. İçinde hep saf duygular besliyor, şarkı söyleyerek danslar ediyordu. Sonra..
Bihaberdi olacaklardan.
Kalbi gibi temiz sevdi..
Heyecanlıydı..
Daha da çocuk oldu sevilince.
Haberi yoktu, sevgisiyle sınanacaktı.
Ve bir gün yitirdi tüm çocuksu duygularını.
Kendinde olmayan duyguları keşfetmeye başladı.
Özlem yerini öfkeye
Aşk yerini nefrete
Heyecan yerini kırık bir kalbe bıraktı.
Işıl ışıl gözlerinde tahammülsüzlüğün soğuk karanlığı vardı artık.
Bu değildi o, buna dönüştürüldü.
Midesinde uçuşan kelebekler bir anda dikenli tel örgülere dönüştü.
Öyle ya,
Aslında hiçbirimiz mutsuz değiliz, hepimiz sadece sevdiklerimizin ittikleriyiz karanlığa.
(alıntı)
bir insanın bir insana
ne kadar ihtiyacı olabilir
bilmiyorsun,
kaç ton basıyor insan yüreği
bilmiyorsun değil mi?
nefes almadan nasıl yaşanılır bilmiyorsun işte
o da ne kadar yaşamak denilirse.
uykusunda ağlar mı insan?
bilmiyorsun değil mi anlamıyorsun beni
nefesini kesen ile soluklanmak ister mi insan?
anlıyorum de bana n'olur ver bana beni geri
tıka basa sığdırdığım için gözlerimden süzülmesin diye
geçecek diye diye
ne kadar saklandım bilmiyorsun
anlatamıyorum ya yazıklar olsun
altı üstüne düşman bilincim, anlıyor musun?
ben de anlamıyorum biliyor musun?
bilmiyorsun.
hiçbir şey bilmiyorsun
Sevgili kendim;
Bu sene kendini idare edişinle o kadar gurur duyuyorum ki.
Çok sessiz savaş verdin, kendi gözyaşlarını kendin sildin, kendine sımsıkı sarıldın ve hep gülümsedin 🌱
"Gelelim şimdi sana.
Kusurlusun!
Birçok eksiğin var, hatalarla dolusun.
Ama seni seviyorum.
Öyle muazzam biri değilsin
Bazen inanılmaz saçmalıyorsun.
Sinirimi çok bozuyorsun.
Ama seni seviyorum.
Seni hatalarınla
Seni sen oluşunla
Doğrunun da yanlışının da
gayet farkında
ve aklı başında bir şekilde seviyorum seni.
Sen başkasın diyemem
Muhakkak senin gibi birçok insan da vardır.
Ama ben seni seviyorum.
Sen ki;
gözlerime verilmiş en güzel rızıksın.
Öyle bir gülüşün var ki
Sanki tüm sevenler muradına ermiş gibi
Sanki vakit en güzel yerinde durdurmuş salisesini."
Mustafa Kutlu tarafından 2000 yılında yayınlanan, 1940 yıllarını anlatan bu eser adı gibi uzun hikaye türünde yazılmıştır. Bu kitabıyla hikayeciliğinden farklı tarzda bir eser verse de, tam olarak bu özelliğinden uzaklaşamamıştır. Naif ve zarif tarzda yazılmış olan eser tek solukta okuru son cümleye getirmektedir. Mustafa Kutlu’nun sade, akıcı ve
Acımak..
Reşat Nuri Güntekin'in 1928 yılında yayımlanan bu eserinde küçük yaşta gördüğü kötü muamelelerden dolayı acıma duygusu olmayan bir öğretmenin babasının vefatından sonra onun günlüğünü okuyarak babası ve hayatı hakkındaki gerçekleri öğrenmesi anlatılır.
Zehra öğretmen çocukluğundan beri yaşadıklarından dolayı acımasız karaktere sahip
"Fakat ben onu ilk defa masallarda olduğu gibi su başlarında, gül bahçelerinde olsaydı bilmem bu kadar sevecek miydim? İnsanlar hiçbir vakit ıstırap çektikleri zamandaki kadar güzel olmuyorlar."
"Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse, başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir."
Tahlilime başlamadan önce yazarla ilgili ilgimi çeken birkaç şey söylemek istiyorum. Kitabın yazarı Jaso Mauro De Vasconcelos ilginç yazarlardan birisi. Yazarlık yeteneğini uzun yıllar keşfedemiyor ve geç yaşta kitap yazmaya başlıyor. Hayatta yaşadığı zorlukları kaleme alarak hikaye yazmaya karar veriyor ve bu şekilde edebiyat dünyasına giriş
On, on beş balıkçı kayığı açıklardaki ıssız adayı, geceleyin ağlarıyla sardılar. Şafak sökerken türkülerini göklere, var kuvvetlerini de küreklere vere vere ağlarını kaldırmaya başladılar.
Fakat her gün mavilerde tatlı tatlı eriyen türküleri, o gün dudaklarında sönüyordu. Havada bir sıkıntı vardı, yüreklerine bir sıkıntı çöküyordu.
Bir