SARHOŞ GEMİ Ölü sularından iniyordum nehirlerin Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış; Cırlak kızılderililer, nişan atmak için Hepsini soyup alaca direklere çakmış. Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin... Fedakârlığımı
Reklam
Terk etmek zorunda kalsan da beni, sevdiğindeki kalbi değiştirmeyeceksen, terk ederken bile, üzmek isteme beni ve ayrılıktan bahsetme ayrılırken! Kederli yarından bir evvelki akşamdan son bir an daha akıp gitsin okşayışlarla, sevişenlerin ayrılık vakti gelip çattığında, birkaç damla zehir ver bana. Yapıştıracağım dudaklarımı dudaklarına, istemem kapayayım göz kapaklarımı, ölüm beni benden alırken; bırak saadetle uyuyayım asırlarca, öperken yanaklarını, gözlerine bakarken. Günler, belki çok seneler sonra mezarımı terk etmemi buyurduklarında, hatırlar da uykudaki dostunu ve inersin göklerden uyandırmak için onu. Yine basarsın beni beyaz sinene, yine sararlar beni sevdiğim kollar, uyanırım, bir an içim geçmiş diye düşünerek öperken yanaklarını, bakarken gözlerine.
Uyku
ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti şehirler taş yürekliydi şarkısı-beyaz insanların büyük rüyaları vardı insanlar bir ölümle öldüler ki sevgiler arasında şaşırıp bir unuttular ki deme gitsin. ben olanca kuvvetimle
Güneşin evrene can verdiğini söylerler. Güneş gökyüzüne yükselsin de görün bakalım, o bir ölü değil mi? Her şey ölü, her yerde ölüler var. İnsanlar yeryüzünde yalnız, çevrelerinde ölüm sessizliği; bizim dünyamız bu işte... "İnsanlar, birbirinizi seviniz!" Bunu kim söylemiş, kim bize böyle bir vasiyet bırakmış? Saatin sarkacı habire vuruyor, duygusuz, soğuk soğuk...
Heykeli dikilen bir köpeğin hikâyesi... 1924 yılında Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan Japon profesör Hidesaburo Ueno, küçük bir köpek yavrusu edindi kendine. Profesör Ueno, Japonca'da ‘sekiz tane' anlamına gelen Hachiko adını koydu köpeğine... Beraberliklerinin sadece bir yıl süreceğini bilmiyordu. Ama o bir yılda dünya tarihine geçecek,
Reklam
BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM - NAZIM HİKMET Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu.
Winter hayatta pek zorluk çekmemişti ama Narkotik Birimi'ne giremediğinde olduğu gibi, canı yandığı durumlarda da ayağa kalkmasını bilmişti. Onun gibi adamlara da bu yaraşırdı. Biri sana vurursa sende ona vurursun. Beyaz önlüklü biri, eşinin ölüm yoluna girdiğini söylerse bir şeyler yapman gerekir. Ama ne?
Sayfa 146Kitabı okudu
Gülün tam ortasında ağlıyorum Her akşam sokak ortasında öldükçe Önümü arkamı bilmiyorum Azaldığını duyup duyup karanlıkta Beni ayakta tutan gözlerinin Ellerini alıyorum sabah kadar seviyorum Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz İstasyonda tren oluyor biraz Ben bazen istasyonu bulamayan bir adamım Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum Her nasılsa sokağa düşmüş kolumu kanadımı kırıyorum Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene ___Cemal Süreya Doğum: 1931, Pülümür Ölüm: 9 Ocak 1990, İstanbul Anısına saygı ve büyük bir özlemle...
Şehzade Mustafa (1515, Manisa - 6 Ekim 1553, Konya)
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ I. Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
Reklam
Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider! Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder. Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter. Ve madem ki bir gün ölüm mukadder; Ben sularda batan bir ışık gibi sularda sönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum!
Yedi adam biri bir gün bir aşk bir gün gereğini belledi ölüm girse koynuna Ayırmaz aşkı yanından Beyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim Daha ne kadar saklanabilirdik seninle: Yaylalardan nasıl geçtik Çobanlara yetişemedik ama uzaktan zahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan Ne bilge sözler dinledik Sığındığımız Ve içinde saçlarımız göle girmiş ıslanan O dev O kabul eden O sizin veren mağaralar Yine açık yine buyur’lu Çekildi üstümüzden. -Çalıların Bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere
''Uzun bir süre ölüm sıkıntısı terk etmedi beni. Şu an onu evcilleştirdiğimi düşünüyorum. Ölüm peşimi bırakmayan yakın bir varlık oldu benim için, odamın beyaz duvarlarında izlediğim bir gölge. Kimi vakitler çok yakınımda hissettim onu.''
"O sahneyi çok iyi somutladım. İdam günü gelip çatınca, o sevdiğim, alıştığım giysilerimi giyeceğim: postallarımı, parkamı. beyaz ölüm gömleği giydirmek isteyecekler, giymeyeceğim. Kesin. Direneceğim ve giymeyeceğim. Öyle her zamanki eyleme gidiş tavrımla gideceğim. Yok, tıraş falan da olmayacağım. Gidip, oturup, önce bir sigara yakacağım orada. Sonra demli, sıcak, güzel bir çay içeceğim. Ha bak, rodrigo'nun o ünlü gitar konçertosunu dinlemek isterim orada. Bak, bunu çok isterim. Sanırım, asılacak bir insanın son isteğini geri çevirmezler. Bunu isteyeceğim. Avukatlarımın idamda bulunma hakları var. Onların orada olmalarını isteyeceğim, kesin isteyeceğim. Gelmeleri gerek. Çünkü bizden sonrakilere umut verecek bu sahne. Asılışımız güme gitmemeli. İpe nasıl gittiğimizi, gelecek kuşaklara anlatacak doğru dürüst, güvenilir görgü tanıkları bulunmalı orada. Bir de kendim çıkıp urganı kendim geçireceğim boynuma. Bunu çok istiyorum. Cellat falan sokmayacağım yanıma. İğrenç bir şey. ve dönüp oradaki heriflere diyeceğim ki "burada ölen yalnız benim bedenimdir, ki zaten ölümlüydü, ölecekti. Ama düşüncemi asla öldüremeyeceksiniz, ölmeyecek, yaşayacak" diyeceğim." *Alıntı. youtube.com/watch?v=jo83-9b...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.