Beyaz Kale, edebiyatseverler tarafından Orhan Pamuk'un kendi tarzını oluşturmaya başladığı ilk romanı olarak kabul edilmektedir. Böyle bir kabulün olmasının sebebi, Orhan Pamuk'un kronolojik olarak daha sonra yazdığı eserlerinde sıklıkla kullandığı "başkası olma" metaforunu ilk olarak bu eserinde kullanmasıdır. Zira Orhan Pamuk'u Orhan
Konumuz edebiyat. Öncelikle kendi kişisel okuma serüvenimden yola çıkıp , sonrasında birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum. İsteyenler de yorumlarla kendi tecrübelerini aktarabilir.
Yaklaşık 1,5 sene öncesine kadar tek satır Orhan Pamuk yazısı okumamıştım. Evet bu bir önyargıydı ve bütün önyargılar gibi kırılması bir miktar zordu fakat hepsinde
“Milletimizin zalim olduğu iddiası da sırf iftiradan, baştan başa yalandan ibarettir. Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir. Hatta denilebilir ki, başka dinlere mensup olanların dinine ve milliyetine riyetkar olan (saygı gösteren) yegâne millet bizim milletimizdir.”
–
Orhan Pamuk romanlarında genel olarak biliriz ki ağırlık olarak Doğu ve Batı karşılaştırması ve farklı görüşleri süzgeçten geçirme vardır. Bu kitabında ise farklılıklara baktığımız kadar benzerliklere de bakıyoruz. Bunun için de Orhan Pamuk sürekli olarak ayna imgesini kullanmış. Venedikli köle ile Hoca arasındaki benzerlik dile getirilirken bir
Kitabın önermesi, ülkeler ekomomik, sosyal, sanatsal, sportif kısacası kültürel gelişmişliklerini toplumsal reformlardan ziyade bireysel farkındalıklarına ve dolayısıyla bireyin kendi içindeki değişim ateşine borçludur. Bir insan topraktaki siyanür gibi tonlarca metreküp alanı zehirleyebilir yine aynı insan çölde orman da yaratabilir.
Yazarımız