Evet arkadaşlar, eğer ‘’afyonunuz patladıysa’’ ‘’Çıkarıyorum ağızımdaki baklayı’’. ‘’Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derlermiş’’ bendeniz keçi. Amma ve lakin sizler ‘’Ahfeş’in keçisi’’ olmayınız!! Zira sizler ‘’mürekkep yalamış’’ insanlarsınız. Aman ha beni ‘’ali kıran baş kesen ’’ zannetmeyin bu ‘’laf-ü Güzaf’’larıma bakarak.
Günden Kalanlar, bu yılki okuma listeme aldığım kitaplardan Nobel ödüllü yazar Kazuo Ishiguro'nun -sanırım- en iyi eserlerinin başında geliyor. Kitabın gidişatına vakıf olacak kadar okuduktan sonra okurun dikkatini çekecek ilk husus, eserin dilinin oldukça yalın oluşu olacaktır. Öyle ki kitap boyunca herhangi bir edebi söz sanatına rast gelmeyiz.
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
“Yaraların hissedilmesi için tanımlanmaya ihtiyaçları yoktur” der Amin Maalouf. Yaralarımız, varoluşumuzun kanıtı gibidir. Yara nerede açıldıysa bütün benliğimiz yüzünü o yana çevirir. Çünkü sancının konuştuğu yerde başka hiçbir sesi duyamazsınız…
İşte
“İnsanın o benzersiz, fırtınalı ve uyumsuz dünyayla olan ilişkisi anlayışsızlığın sınırlarını aşamayacak, hep geri çekilecek, hep beyhude bir çaba olarak kalacak.”
Nihayet bitti. Ben de bittim ama. O kadar yorgunum ki, o kadar yoruldum ki. Tüm benliğini ve şuurunu vererek yapılan bir okuma. Tam yedi günlük. Yedi günün tüm saatini. Elbette TANPINAR zamanın dışındadır. Onunla geçirilen her vakit, bilinen zamanın ve mekanın dışına çıkmayı gerektirir. Bilincin, ruhun derinliklerinde uçsuz, bucaksız bir yolculuk