Darwin ve inançsızlık
Daha sonraki yıllarda, oluşturduğu kuramlar Darwin'i tanrıya karşı tam bir inançsızlığa götürdü. Otobiyografisinde şunları yazmıştı: "İnançsızlık bana çok yavaş bir şekilde, süzülerek geldi ama sonunda tam olarak yerleşti. Bu öylesine yavaş bir hızda gerçekleşti ki hiçbir gerginlik hissetmedim, o zamandan beri de vardığım sonucun doğruluğundan bir an bile olsun şüpheye düşmedim."
Darwin ve Tanrı inancı. "Ne çok acı var."
Dünyadaki bunca kötülüğün gerçekleşmesi sorunu pek çok insanda olduğu gibi Darwin'de de inanç kaybına katkıda bulunmuştu. En sevdiği kızının 10 yaşındayken muhtemelen tüberküloz nedeniyle ölmesi onu çok üzmüştü. Darwin, sözüm ona gücü her şeye yeter ve her şeyi bilen bir tanrının "milyonlarca tür hayvanın neredeyse sonsuza kadar acı çekmesine" nasıl izin verebildiğini de sorguladı. Bir arkadaşına şunları yazmıştı; "Etrafımızda tasarıma ve iyiliğe, ihsana dair bir kanıtı başkalarının gördüğü gibi açık bir şekilde göremiyorum ben. Bence dünyada çok fazla sefalet ve acı var." En nihayetinde Darwin, yaratılış sürecinde de bir tanrısal varlık algılayamaz oldu; ona göre "organik varlıkların çeşitliliğinde ve doğal seçilim eyleminde rüzgarın esme biçiminden daha fazla tasarım yoktu."
Reklam
Tanrıların imal edilmesi
Tanrılar, yaklaşık iki milyon yıl süren bir hamilelik sonrasında doğdu. Hominin(insanımsı) beyinlerinin yapısal ve işlevsel olarak, primat benzeri beyinler olmaktan çıkıp modern Homo Sapiensin bilişsel kabiliyetlerine sahip olan beyinler haline gelmesi bu denli uzun sürdü. Tanrılar'ın evrimsel bir kökeni olduğu gerçek kabul edildiğinde, homininlerde yaklaşık 40.000 yıl öncesine kadar bir tanrı kavramı oluşmayacak, ayrıca tanrıların kendileri de muhtemelen yaklaşık 10.000 yıl öncesine kadar tam olarak görünür olmayacaklardı. İnsan beyni ve dolayısıyla kendisinin farkında olan insan dünyası, bahsettiğimiz süreden önce hazır olmayacaktı.
Darwin ve Tanrı inancı
Gençliğinde Darwin geleneksel Hristiyan inancına sahip biriydi, hatta papaz olmayı bile düşünmüştü. ... Kişisel notlarını tuttuğu defterine "din ile ilgili olarak epey düşündüğünü" yazmış ve kendine has kısa ve öz yazı tarzı ile "düşüncelerin (daha doğrusu arzuların) kalıtsal olmalarından ötürü beynin bir tür salgısı olabileceklerini "ileri sürmüştü. Bu doğruysa, diye devam etmişti "Tanrı inancının beynin kalıtsal yapısından, düzenlenişinin Tanrı sevgisine yol açan etkisinden başka bir şey olduğunu düşünmek zordur". Bu nedenle, Darwin'e göre düşüncelerin, arzuların ve Tanrı sevgisinin tümü beyin organizasyonumuzun ürünleriydi. O dönemde yalnızca 29 yaşında olan Darwin, bu düşünceleri halka açıklamaya henüz hazır değildi. Ortaya koyduğu doğal seçilim kuramlarının, insanın tanrının suretinden yaratıldığına dair Hristiyan inancı ile keskin bir farklılık gösterdiğini biliyordu; dini kurumları ve çok dindar biri olan karısını rahatsız etmekten çekinmesi doğal seçilimle ilgili kuramlarını 20 yıl daha yayınlamamasının önemli bir nedeniydi.
Bize tanrıları ve kurumsal dinleri getiren Homo Sapiens'in evrimsel yolculuğu gerçekten olağanüstüdür. Beynimiz yalnızca evrilmekle kalmadı, aynı zamanda evrim sürecini anlamamıza, bu süreçle ilgili yazılar yazmamıza ve hayatımız üzerindeki etkilerini düşünmemize olanak tanıyan bir şekilde evrildi.
Bunu hiç bilmiyordum
Yeryüzünde geçirdiği süre açısından, Homo Erectus bu gezegende o zamana kadar yaşamış en başarılı hominin türü olup, yer yüzünde kendi türümüzün şimdiye kadar geçirdiği sürenin yaklaşık 15 katı daha uzun bir süre hayatta kalmıştır.
Reklam
''Siyasi liderler kısa sürede tanrıların işe yaradığının farkına vardılar ve onlara adaletin uygulanması ve savaş açma gibi giderek daha fazla seküler görevler verdiler. İki bin beş yüz yıl öncesine gelindiğinde, büyük dinler ve uygarlıklar örgütlenirken, din ve siyaset de birbirlerini destekliyordu.''
"En büyük gizem, yeryüzünün ve galaksilerin bereketi ile tesadüfen dünyaya fırlatılmamız değil, bu hapishanede kendimize dair, hiçliğimizi inkar edecek kadar güçlü imgeler yaratabilmemizdir."
Zihin kuramı ve Tanrı
Queen's Üniversitesinden psikolog Jesse Bering, bir tanrının zihnini ancak kendimiz bir zihin kuramına sahip olduğumuzda hayal edebileceğimize dikkat çeker. Tabii ki burada tanrının da bir zihin kuramına sahip olduğunu ve dolayısıyla onun da biz ölümlülerin ne düşündüğümüzü hayal edebildiğini varsayıyoruz. Bering'in özetlediği gibi: "Tanrı zihin kuramından doğmuştur."
Ölü Tanrılar
İnsanlık tarihi boyunca sürekli yeni tanrılar ortaya çıkmış, eski tanrılar ise ölüp gitmiştir. Şu an yaşayan tanrılar ibadet yerlerinde bulunurken, ölü olanların pek çoğu sanat eseri olarak sergilendikleri müzelerde arz-ı endam etmektedirler.
Reklam
Birçok gözlemci, yıllar boyunca ölümün farkında olmayı dini düşünceyi harekete geçiren bir güç olarak görmüştür. Antik Roma'da Gaius Petronius bunu şu şekilde belirtir: "Dünyada tanrıları ilk yaratan şey korkudur."
Homo Habilis vs. Bonobo
Özellikle zeki bir bonobo, yemekle ödüllendirildiğinde başarıyla taş alet yapmıştır ancak bu aletler Homo habilis'in yaptıklarından çok daha basit ve ilkeldir. ... Bu tür bilişsel üstünlük, Homo habilis'in bir çubuğu keskinleştirmek için ince bir taş parçası kullanmasında olduğu gibi bir alet üretmek için başka bir alet kullandığına dair kanıtlarla desteklenir, bu davranışı şempanzeler sergilememektedir. Homo habilis'in zekasına ilişkin diğer bir kanıt, alet olarak kullanmak amacıyla işe yarar belirli türlerde taş elde etmek için kilometrelerce yol kat etmeleridir. Ayrıca taş aletlerini yeni yerlere taşımaları planlama yaptıklarının ve gelecekteki kullanım için öngörüde bulunduklarının kanıtıdır.
Darwin'in inanç hakkındaki görüşleri
Darwin'in doğal seçilim hakkındaki görüşlerinin dünyanın çeşitli yerlerine yaptığı yolculuklar sırasında karşılaştığı hayvanları gözlemlemesi ile biçimlenmiş olması gibi, tanrılar konusundaki görüşleri de karşılaştığı insanlar tarafından şekillenmişti. Güney Amerika'da, Yeni Zelanda'da, Avustralya'da, Tasmanya'da ve Atlantik ile Pasifik okyanuslarındaki sayısız adada yerlilerle yüz yüze gelmiş ve onların birçok tanrısı olmasından etkilenmişti. İnsanın Türeyişi adlı kitabında "her yeri kuşatan manevi varlıklara olan inancın evrensel gibi göründüğünü" ve "manevi varlıklara duyulan bu inancın kolayca bir veya daha fazla sayıda tanrının varlığına dair bir inanca dönüşebileceğini" belirtmişti. Beyin gelişimi kuramlarının habercisi olarak Darwin, bu inançların ancak "insanın akıl yürütme gücünde kayda değer bir ilerleme sağlandıktan sonra ve hayal, merak ve hayret etme yeteneklerinde ise bundan daha fazla bir gelişme görülmesiyle birlikte" oluştuğunu eklemişti. Darwin, insanlardaki "dini bağlılık duygusunu" bir köpeğin sahibine olan derin sevgisine "benzetmiş ve bir yazarın köpek sahibini bir tanrı gibi görür" sözüne atıfta bulunmuştur.
''Darwin'e göre düşüncelerin, arzuların ve tanrı sevgisinin tümü beyin organizasyonumuzun ürünleriydi.''
İnsanlık tarihini İ.S. ibaret sanma ve "benimki doğru" sanrısı
İnsanlık tarihi boyunca sürekli yeni tanrılar ortaya çıkmış, eski tanrılar ise ölüp gitmiştir. Şu an yaşayan tanrılar ibadet yerlerinde bulunurken, ölü olanların pek çoğu sanat eseri olarak sergilendikleri müzelerde arz-ı endam etmektedirler.
Sayfa 18 - Paloma 3.BaskıKitabı okudu
Resim