İsrâ ve mirac olayı iki aşamalıdır. Birinci aşama İsrâ olayıdır ve Hz. Peygamber'in, bir gece vakti Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürülüşü anlamındadır. Bu, açık olarak Kur'an- Kerim'de yer almıştır (İsra: 17/1). Olayın ikinci aşaması ise Hz. Peygamber'in Mescid-i Aksa'dan (Beytü'l Makdis) yüce Allah'ın huzuruna yükselişidir. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı açık olarak Kur'an'da zikredilmemiştir. Fakat çok sayıdaki hadîs-i şerif ile Hz. Peygamber (s.a.s.), bu olayı ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır. Burada Kur'an-ı Kerîm'in bazı âyetlerinden de, dolaylı olarak mirac anlamı çıkarılmıştır. (Necm;53/5-15)
Sayfa 58 - Mustafa Varlı, 4. Baskı, Ankara 1999Kitabı okudu
iSRAiLOGULLARININ KAYBETTiGi BiR SINAV DAHA Hıtta (Günah) Kapısı
Mescid-i Aksa kutsal alanında gezerken uyanık olmak gerekir. Çünkü yerdeki taştan duvardaki ize, çatıdaki saçaktan, oradaki bir yapının ismine her şey sizi alıp yüzlerce, hatta binlerce yıl ötesine götürebilir. İşte şimdi anlatacağımiz yer böyle bir yerdir. Beytü'l-Makdis'in kuzeydoğu köşesindeki Sıbtlar Kapısı'ndan sonra batıya
Sayfa 42 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Davud Peygamberin de (as) içinde bulunduğu bir ordu ile Calut'un yenilmesi sonrasında İsrailoğulları MÖ 1000'de Kudüs'ü ele geçirmiş ve bu kapıdan Beytü'l-Makdis'e girmişlerdir. İsrailoğlu kavimlerinin tek tek girdiği bu kapıya Sıbtlar (Kavimler) ismi işte bu nedenle verilmiştir.
Sayfa 32 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Öyle bir zaman gelecek ki Müslümanlar ufak da olsa Beytü'l Makdis topraklarında bulunan veya orayı gören bir yere sahip olmak isteyecekler.
İsrå diye bir hadisenin gerçekleştiğinde herhangi bir ihtilaf olmasa da ne yazık ki Peygamber (s.a.v.) 'in götürüldüğü Mescid-i Aksa'nın, bugün Filistin sınırlarındaki Beytü'l Makdis olup olmadığı son dönemde tartışmaya açılmıştır. Mesela Mustafa Öztürk Kur'an mealinde ilgili ayetin izahı için düştüğü dipnotta, "Bu ayette geçen Mescid-i Aksa tabiri genellikle Kudüs'teki Beyt-i Makdis'le ilişkilendirilir. Ancak erken dönem siyer kaynaklarına göre bu mescidin bulunduğu yer Kudüs değil, Mekke ile Taif arasında, Mekke'ye dokuz mil uzaklıkta bulunan Cirane mevkiidir. " şeklinde bilgi paylaşmakta ve bu aktarımın referansı olarak Vakıdî'nin (ö. 207/823) Meğâzî eserini kullanmaktadır. Öncelikle Vâkıdî'nin eserinde bu maksatla sarf edilmiş bir ifadenin bulunmadığını beyan etmek gerekmektedir. Väkıdi, zikri geçen Cirane mevkiinde, Hz. Peygamber (s.a.v.) 'in hayatta iken burada namaz kılması hatırasına istinaden vefatından sonra Mescid-i Aksa ismiyle bir mescid inşa edildiğini söylemektedir.
Bu mukaddes alan dolayısı ile, üzerine inşa edilen Süleyman Mabedi'ne de Beytü'l-Makdis, yani mukaddes ev denilmiştir. Bu özel alanın tam ortasında son derece önemli bir kaya vardır, bu kayanın ortasında da içine girilebilen bir mağara Süleyman Mabedi'nin kalbi işte tam burasıdır. Hem Davud Peygamber hem de Süleyman (as) sıklıkla bu mağaraya girmiş ve burada Allahu Teala'ya yakarmışlardır. Kutsal Kaya üzerinde kurbanlar kesmiş ve Allah'ın huzurunda iki büklüm olmuşlardır. Süleyman Mabedi'nin sunak, yani dua ve Allah'a kurban sunma alanı işte tam bu kayanın üzeridir.
Sayfa 20 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
216 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.