Canlılığın gelişim süreçlerinin evrim yoluyla mı yoksa başka bir yolla mı gerçekleştiği asıl itibarıyla biyologların sorunudur. Süreci açıklamakla meşgul olan biyologlar, muhtemel teorilerin tercih edebilirler. Evrimci bir biyolog kendi sınırlarının ötesine geçip gayesizlik ve oluşu önceleyen bilginin reddi gibi metafizik iddialarda bulunmadığı sürece bunda herhangi bir sorun da yoktur. Dahası, canlılığın gelişim süreçlerinin gibi öngörülebilir bir gayeye doğru gitmediği ilkesi, biyolojik araştırmanın sınırlarını belirlemesi bakımından benimsenebilir yani biyolog böylesi bir gaye araştırmasını kendi bilimsel projesinin bir parçası görmeyebilir. İslam filozoflarının yaptığı gibi sebeplerini belirlediğimiz bazı durumları tesadüf olarak adlandırabilir. Oluşu önceden bir ön bilgiyi araştırmada ulaşılması gereken bir hedef olarak vazetmek anlamında biyolojinin araştırma alanının dışında tutmakta mümkündür. Bu varsayımların biyolojinin araştırma ve bulgulara katkısı veya ne türden açmazlara yol açtığı meselesi biyologların kendi sorundur. Lakin biyolog bu varsayımları negatif ve pozitif metafiziğe dönüştürdüğünde biyolojinin dışına çıkar ve artık biyolog olarak değil belirli bir dünya görüşünün temsilcisi olarak tartışmaya dahil olur.
Âdem'in bir anda mı yoksa belirli bir süreçte mi yaratıldığı farklı yorumlara konu olmuştur. İbn Abbas gibi bazı müfessirler, Âdem'in yaratılışının belirli bir sürede tamamlandığını düşünmüştür. Kuşkusuz onların sözünü ettiği süreç, daha önceki bir canlı türünün dönüşerek Âdem'in meydana gelmesi değil, toprağın insan suretini almak için geçirdiği süreçtir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Âdem'in belirli bir canlı türünden dönüşerek var olabileceği anlamında bir görüşün bulunmamasıdır. Nitekim Kur'an'da ve hadislerde özellikle Âdem'in diğer insan fertlerinden farklı şekilde yaratıldığı vurgulu olarak ifade edilmiştir.