Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Beyza Duru
Beyza Duru
@beyzadurua
Öğrenci
Üniversite
181 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Mihail Bulgakov'un okuduğum ikinci eseriydi Kaybolmuş Bir Göz fakat okuduğum ilk eseri Köpek Kalbi olduğu için ve o eseri çok ama çok beğendiğim için bu kitaptan beklentim çok yüksekti ama biraz hayal kırıklığı yaşadım. Kitap zaten çerezlik bir kitap, bir saat içerisinde okumanız mümkün. Kitabımız üç ayrı bölümden oluşuyor. Bu üç bölümde bir doktorun yaşadığı üç ayrı anı yer alıyor. Yani, üç ayrı hikaye diyebiliriz.
İlk iki bölüm oldukça keyifli ve akıcı olmakla birlikte, son bölüm faciaydı. Son bölümde konu bütünlüğü yok ve hikayede geçen insanların kim olduğu anlatılmamasına rağmen direk konuya tabiri caizse ''bodoslama'' dalınmış. Bu yüzden son bölüm hakkında ne anladığımı inanın bilmiyorum.
İlk iki bölümde anlatılanlara spoiler vermemek adına detaylı bir şekilde girmeyeceğim. Kitabın birinci bölümünün başlığı, kitabımızın ismi seçilmiş ve en etkileyici bölüm de oydu elbette.
Ayrıca kitabımızdan genel olarak bir çıkarım yapılması gerekirse; #137961322
Teşekkürler.
Neden bu kadar popüler bir kitap olduğunu hiç anlayamadım. Kitabın ortasına geldiğimde, dayanamayıp bırakacaktım fakat devamında belki ilgimi çekebilecek bir şey olur diye devam ettim. Evet, ergenlik dönemi iyi bir şekilde ele alınmış buna diyecek pek bir şeyim yok fakat fazla abartılmış. Her sayfada 'o...ç...','lanet olsun', 'bittim buna' tadında aşırı çok tekrar edilen, Amerikanvari ama oldukça saçma kelimeler ve ''komik'' gelen bir dili var. Hiç beğenmedim ne yazık ki.
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Gazap Üzümleri'nin başarılı yazarı olan John Steinbeck'in güzel eserlerinden biri İnci. Çocuklarını doktora götürebilmek için istiridye incisi aramaya çıkan kızılderili çift, en büyük ve biricik inciyi bulurlar. Lakin buldukları inci ile birlikte bir çok felaket gelir başlarına. Kitabımızın asıl konusu bu olmakla birlikte, anlatmak istediğinin kişilerin gözünü hırs bürümesiyle başına ne tür felaketler gelebileceği olduğunu düşünüyorum. Her zaman olduğu gibi, elbette her okuyan farklı bir pay çıkartabilir. Çok severek okudum ve keyif aldım. Eleştirecek bir şeyim yok fakat Gazap Üzümleri eserinden sonra bu yazardan beklentim çok yüksek olduğu için, kitabı çok daha güzel bekliyordum. Onun dışında umarım bu kitabı okursunuz.
Okur Takip Önerileri
Öncelikle Jack London'un daha sonra da Martin Eden'in önünde saygıyla eğiliyorum. Bu bir kaç ay içinde 3 adet Jack London kitabı okuma fırsatı geçti elime, her biri, birbiriyle yarışır cinstendi.
Ana karakterimiz, kitabımızın isminden de anlayacağımız üzere Martin Eden'dir. Martin, denizcidir, güçlü kuvvetli, biraz serseri tipli bir gençtir.
Öncelikle ben böyle kesit kesit öykü kitaplarını çok seviyorum. Çünkü genelde ara vere vere dinlene dinlene okuyorum. Böyle kitaplar hem keyifli oluyor hem de işime geliyor galiba benim, yormuyor beni. Çok güzel bir eserdi, ben okurken çok keyif aldım. Yine bol bol alıntı yaptığım bir kitap oldu. Okurken 'Bunu hemen paylaşmalıyım, başkaları da okumalı.' dediğim anlar oldu ve bu benim adıma kıymetli.
Birbirinden keyifli öyküler içerisinde en sevdiğim 'Kurtla Kuzu' bölümü oldu. Tabii son bölüm olan Sırça Köşk'te bir hayli sarsıyor insanı, sanki daha bir gün öncesini anlatıyor gibi.
Herkesin bu kitabı okumasını diliyorum. Umarım en kısa sürede kütüphanenize bu güzel eseri eklersiniz.
Yazarın en çok okunan eseri Beyaz Diş, oldukça güzel bir eserdi. Anlaması kolay, olay örgüsü güzeldi. Vahşi Doğa' ya ait bir kurdun gelişimini, evcilleştirilmesi, insanlara alışma sürecini anlatmakta olan bu kitabı okurken, kurtlar hakkında hiçbir şey bilmediği farkettim ve oldukça bilgi edinmiş oldum. Kitapta insanlar için; insan-hayvanlar ve tanrılar deniyor bunu da oldukça beğendim. Kitapta Beyaz Diş isimli kurdun gözünden insanlar, aslında tanrılardır. Bunun en belirgin sebebi ise insanların canlı varlıkları yönetip, cansız varlıklara da hükmedebiliyor oluşuydu. Çünkü ona göre bir sopa ile birini dövmek şaşırtıcıydı, bir şey cansızsa cansızdır diye düşünüyordu. Beyaz Diş, bu tanrıların çadırlar kurmalarını, taşlar fırlatmalarını olağanüstü bir hareket olarak algıladı ve bu ona tanrısal bir özellik gibi geldi. Kurtlar ve köpeklerin düşmanlığı da şaşırtıcı geldi bana. Fakat atalarından beri süre gelen bir özellikmiş birbirlerine olan kinleri.
Ben kitabı 3 günde bitirdim, sıkmadı beni açıkçası keyifle okudum. Indigo Yayınları'nın kitabıydı elimdeki ve bir sıkıntı yoktu. İncelememi okuduğunuz için teşekkür eder, bu kitabı sizin de okumanızı tavsiye ederim.
Bir kitabı okumakta nasıl bu kadar geç kalabilirim aklım almıyor. Sabahattin Ali'nin en sevdiğim eseri şimdilik Kuyucaklı Yusuf olarak belirlenmiştir. Türk edebiyatı klasikleri içerisinde en önemli 100 eser arasında yer alıyor. Bazı kitapları okurken ana karakterinizi o kadar benimsersiniz ki onunla birlikte sanki sizde içerisindesinizdir hikayenin. Tam da öyle hissettim bu kitapta doğrusu.
Kitapta, Kuyucak'ta ailesini eşkıya baskını sonucunda kaybeden Yusuf'u, Salahattin Bey evine evlatlık olarak götürür. Salahattin Bey, Edremit'te kaymakamlık yapmaktadır. Yusuf, kız kardeşi Muazzez ile çok iyi anlaşır fakat zamanla bu ilişki kardeşlikten öte duyguları açığa çıkartmıştır. Kuyucaklı Yusuf'un Edremit'te başına gelenleri ve Edremit'i hiçbir zaman sevememesini anlatan bu kitap, aynı zamanda yüce bir aşkı da konu almaktadır.
Betimlemesi gayet kıvamında, dili anlaşılır, konusu içimizden olan bir kitaptı.
Halil Cibran'ın okuduğum ilk eseri. Set olarak aldım iyi ki öyle yapmışım çünkü dilini çok sevdim. Kitap oldukça kısa, bir oturuşta okunabilir. Bana bir çeşit nasihat kitabını anımsattı. Cibran, sayfa sayısı az, anlattıkları çok, muhteşem bir eser sunmuş bizlere. Her konu başlığında hayatınızın devamında da kullanabileceğiniz öğütler veriyor. Ben çok keyifle okudum.
Yazarın okuduğum ilk kitabıdır. Nobel Ödülü almayı son derece hak etmiş farklı bir kitap. 1954 tarihinde kaleme alınmış bir kitaba göre şuan ki gündelik dilimize yakın bir dil ile kaleme alınmış. William Golding bu kitapta asıl anlatmak istenen konuyu büyük bir ustalıkla gizlemiş, bir çocuk macera kitabı olarak göstermiş ve olaydan çıkarım yapmayı okura bırakmıştır.
Kitapta altı ile on iki yaş aralığındaki İngiliz çocukların gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırı sonucu Mercan Adası'na düşer. Yalnızca çoçuklar vardır, büyükler yoktur. Çocuklar Ralph'ı kendilerine şef seçerler. Ralph doğuştan liderlik vasfına sahip bir çocuktur. Lakin onun gibi liderlik vasfına sahip olan bir kişi daha var... O da Jack. Fakat Jack'in sahip olduğu liderlik faşist bir liderlik. Öldürmeye, zarar vermeye dayanan bir liderliği benimsiyor Jack. Bu hengamede asıl zeki olan fakat köy şivesi ile konuşan, kilolu ve astım hastası aynı zamanda yüksek miyop olan Domuzcuk, herkesin dalga konusu olmuştur. Domuzcuk, Ralph'a zaman zaman fikirlerini söylemiş, ona fikir vermiştir. Sonunda pek çok olaydan sonra ada farkedilir ve yardıma gelirler.
Kitaba ismini veren Sineklerin Tanrısı, insanların içindeki kötülüğü simgelemektedir. Kitapta bu olayı anlayan iki kişi Domuzcuk ve Simon'dur. İkisi de aydınlık zihinleri yüzünden katledilmiştir. Kitapta anlatılmak isteneni Sonsöz kısmını okuyana kadar tam anlamıyla kavradığımı söyleyemem, sonunda anlatılmak istenilen şeyi de anlayınca parçalar yerine oturuyor.
Körlük kitabında anlatılmak istenen konuyu bir başka çeşidiyle ele almış Saramago tekrar bu kitabında. Körlük eserini okurken dili daha güzel gelmişti bana açıkçası Görmek'te daha çok ittire ittire okudum tabiri caizse. Kitap gayet güzel konusu Körlük kitabıyla ilgi çekici şekilde pekiştirilmiş. Konu bakımından pürüzsüz. Hatta okurken keşke filmi
Öncelikle çoğumuz Stefan Zweig'ın bir çok kitabını okumuşuzdur. Bir çok kitabına nazaran Gömülü Şamdan en sıradışı olandı benim için. Nedeni ise diğer eserlerine göre alışılmamış bir konuya sahip. Kitabı eğer yazarını bilmeden okusaydım, aklıma en son gelecek isimlerden biri Zweig olurdu galiba.
Kitabın başında Stefan Zweig'ın kitap hakkında
Herman Melville'nin okuduğum tek kitabıydı. Duyumlarım üzerine denk gelince okumak istedim. Biraz geç okuma fırsatım oldu galiba. Şu zamana kadar defalarca Moby Dick kitabını duydum.
Kitabın konusu gerçek bir hikayeden alınmıştır. 1820 yılında, Pasifik Okyanusu'nda öfkeli bir balina, balina avlayan bir balıkçı botuna çarpar ve batırır. Bu olayı
Tam bir memleket hikayeleri derlemesiydi benim için. Sait Faik, müthiş bir yazar. Okurken bir çok duygu hissettiren minik minik bölümler mevcut içerisinde. Her bölüm farklı bir duygu farklı bir hissiyat uyandırdı içimde.
Toplam yirmi bir bölümden oluşan bu eserde, son bölüm Haldun Taner' in Sait Faik için yazdıkları, düşündükleridir.
Kitapta en beğendiğim kısım 'İhtiyar Talebe' ydi. Bu bölüm benim zihnimde bolca tanık olduğum çevremizde gerçekleşen bazı olayları anımsattı.
Kitapla alakalı bir diğer düşüncem ise kitabı okurken anlamını bilmediğim bir çok kelime öğrendim.
İlk okuduğum kitabı Alemdağ'da Var Bir Yılan'dı. Bu eseri okumama vesile olan kitapta kendisidir. Keyifli atıştırmalık niteliğinde kısa kısa okuyup üzerine düşünebileceğiniz, edebi değeri de bana göre yüksek bir eserdir.
Öncelikle mutlaka okunması gereken bir kitap olarak nitelendirilen, bu zamana kadar bende bolca merak uyandırmış bu kitabı okuduğum için mutluyum. Yapacağım incelemede kitabın konusuyla alakalı belki biraz bilgi verebilirim. Bunu dikkate alarak okuyunuz.
Balzac denince Vadideki Zambak' tan başka bir şey gelmedi bu zamana kadar aklıma. Kusur mudur bilemiyorum tabi. Başka yapıtlarını da okumaya karar verdim çünkü olay örgüsü beni tamamen içine aldı. Aynı hissi diğer eserlerinde de tatmak istiyorum.
Felix, ailesi tarafından pek sevilmeyen, ayrı büyüyen bir çocuktur. Daha sonra imkansız bir aşka tutulur. Aşık olduğu kişi Henriette, hem şimdiki hayatında hem de çocukluğunda zor dönemler geçirmiştir. Felix'i sevmiş fakat bu aşkı imkansız gördüğü için ona asla istediği gibi coşkun duygularla yaklaşamamıştır. Kitapta bu yasak aşk hikayesi anlatılıyor. Kitabın ismi isme Felix'in Henriette'ye ''Zambağım'' demesinden gelmekte, aynı zamanda vakit geçirdikleri vadiden gelmektedir.
Kitapta beni yoran şey cümlelerin uzunluğu oldu. Betimlemeleri sevmeme rağmen beni bile zaman zaman boğan cümleler oldu. Paragraf gibi uzayıp giden, dolu virgül olan cümleler...
Yalnız, kitabın olay örgüsü gayet güzeldi. Büsbütün içine girdim konunun. Sanki Felix ile bende yaşadım tüm kitabı.
Balzac, yazım olarak başarılı bir yazar olmasıyla birlikte, tek sorunum cümlelerin gerek olmayan uzunluğuydu. Bunun dışında böylesine kaliteli bir klasiği okuduğum için mutluyum.
Spoiler içerir !!
Hayran oldum! Mest oldum!
Arkadaşlar öncelikle Hasan Ali Toptaş'a biraz ön yargılıydım. ''Sonsuzluğa Nokta'' adlı kitabını okumuştum ve açıkçası pek beğenememiştim, olay akmamıştı desek daha doğru olur.
Yalnız ilk defa bir yazar hakkında bu kadar yanıldım. Heba, şahaneydi.
Öncelikle merak edip okuyacak arkadaşlar için bir
Bir çok kişinin Abbas Sayar' ı Yılkı Atı kitabıyla tanıdığına eminim. Benim ilk okuduğum ve tanışmama vesile olan kitap Anılarla Yumak Yumak oldu. Keşke çok daha önce tanışsaydım.
Su gibi aktı kitap. Güzel bir dili var.
Komutan Amasya'dan Zile'ye gelmiştir alayıylw birlikte ve burda Hakim Bey ile tanışır. 93 yaşında olan Hakim Bey ile Komutan
Büyük Umutlar
Charles Dickens'ın okuduğum ikinci kitabı oldu bu. Önce Antikacı Dükkanı kitabını okuyup büyülendim, daha sonra uzunca bir aradan sonra ancak bu kitabını okuma şansına kavuşabildim.
Kitabın dili oldukça güzel. Zaten anlatımını da oldukça beğendiğim nadide yazarlardan biri benim için Dickens.
O küçük Pip'in başına gelenlerin ileride hayatına bu kadar etkili olabileceğini kim tahmin edebilirdi ki?
Kitap başından sonuna kadar asla sıkmayan bir konuya sahip, üstelik sonunda sizi şaşırtıyor. Bayan Havisham'ın o kötü anılarının kasvetinden mi, onun o yarattığı canavar Estella' dan mı bahsetsem şaşırıyorum. Pip'in o büyük aşkından mı, yoksa o muazzam vefasından mı bahsetmeliyim?
Gel gelelim ana karakterimiz Pip'in çocukluğunda bir mahkuma ettiği yardımdan yola çıkarak, yıllar sonra o mahkumun Pip'e nasıl borcunu ödediğini görecek ve şaşacaksınız.
Bayan Havisham'ın yaşadıklarıyla üzülecek bilhassa ona acıyacak fakat Estella ve Pip'e farketmeden yaptığı kötülüğü gördükçe içten içe ona çok öfkeleneceksiniz.
Joe'nun sadakati ve dostluğuna hayranlık duyacaksınız.
Olay örgümüz yoğun, hele hele ben gibi bir kitabı okurken film gibi gözlerinin önünden geçirenler varsa, nasıl bir şevkle okuyacaklarını anlatamam.
Bu bahsettiğim karakterler dışında, kitabımızın içinde birbirinden oldukça farklı özellikte bir sürü karakter mevcut. Şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum. Umarım bu sayede okuyup, sizde ben kadar keyif duyarsınız.
Albert Camus ile tanışmama vesile oldu bu eser. Sıkça duyduğum bir yazar olmakla birlikte genelde 'Yabancı' ve 'Sisifos Söyleni' eserlerini duymaktaydım.
Gittiğim kitapçıda bir şey merak uyandırdı ve satın aldım bu kitabı. Okuyunca da iyi bir karar aldığımı doğruladım açıkçası.
Diğer denemelere göre sıra dışı. Çünkü sanırım bu yazarımız açık degil biraz daha üstü kapalı ve olaylarla,örneklemelerle anlatmayı seviyor bize.
'Camus'nün Eserlerinde Tersi ve Yüzü'nün Yeri've 'Önsöz' bölümlerinden sonra 5 bölüm var.
Konulara çok değinmek istemiyorum,incelemeden daha çok özete dönüyor çünkü.
Yazarımız eserini 22 yaşında kaleme almış. Yani ilk eserlerinden biridir bu. Kendisi bu sebeple 'acemice' der. Fakat asla öyle değil.
Her bölümde dikkatimi çeken inanılmaz betimlemeler. Benim en beğendiğim bölüm 'Ruhta Ölüm' kısmı oldu. Kitabı okurken size tavsiye edebileceğim tek şey Albert Camus hakkında biraz araştırma yapın ve yüzeysel bir bakış açısıyla eserini okumayın. Anlatmak istediğini kavramak biraz zaman alıyor başlarda. Yani belki de benim için öyle oldu.
Anladıkça okutan,okudukça sevdiren bir dili var.
Zevkle diğer eserlerini de okumaya devam edeceğim.
En sevdiğim yazarlardan biri olan Stefan Zweig'in yine severek okuduğum bir kitabına değineceğim. Anlaşılır bir dil, sürükleyici hikayeler.
Ayışığı Sokağı'ndan başlamalıyım. Yazarımız bu kısımda ana karakterimizin yirmi dört saat boyunca bir denizci kasabasında yaşadığı olayları bize anlatmakta. Ben bu kısımda yoğun bir acıma duygusu hissetmiştim üzerimde. Fakat size nasil hissettirir bilemem. İç burkan bir olay var tabi haliyle. Eşini cimriliği yüzünden kaybetmiş, daha sonra pişman olmuş fakat asla affedilmeyen ve aşağılanan bir koca var. Ve bu karakter anakarakterimizden yardim istemekte. Genel hatları bu şekilde ama okumanızı ve sizin detaylı bir inceleme yazmanızı tavsiye ederim. Umarım merak uyandırmıştır.
Gel gelelim Korku bölümüne; burada anlatılan olayda oldukça sürükleyici. Zengin bir Wagner ailemiz var. Bayan Wagner kocasını aldatmakta fakat eşinin bunun farkında olduğunu bilmiyor. Bay Wagner karısını kaybetmemek için öyle bir çözüm yolu buluyor ki buradaki yorumu okuduktan sonra size bırakıyorum.
Bu bölümde emin olduğum şey Bayan Wagner'in korkusunu kendi bedeninizde hissedeceğinizdir.
Yine her güzel şey gibi bu kitabımızda bitti. Benim oldukça hoşuma gitti.
Elimden gelen yalnızca dua etmek.
Adından çokça söz ettiren ve hemen hemen çoğumuzun kulak aşinalığı olan önemli bir yazarımız Khaled Hosseini'nin eseri. Güzel bir konuyu ele almasına rağmen beklediğimden çok çok daha kısa tabii.
Görsellerle desteklenen daha çok göz dolduran bir kitap diyebilirim. Fakat şunu da söylemem doğru olacak kitabımızın içinde bulunan görsellerle, bu görsellerin etrafına sıralanan cümlelerin uyumu etkiliyor okuru.
Kitap en fazla 15 dakikanızı alabilecektir sanırım. Dili anlaşılır, sade ve bana kalırsa dokunaklı sayılabilir.
2015 yılında Akdeniz'de boğulan ve cesedi kıyıya vuran üç yaşındaki Suriyeli mülteci Aylan Kurdi'den esinlenilerek kaleme alınmıştır. Açıkçası kitaptan çok olay dikkatimi çekmişti benim.
Okumanızı tavsiye ederim. Bir çırpıda okunabilecek ve daha sonrasında merak uyandırıp sizi araştırmaya teşvik edecek bir eser.
Stefan Zweig'in okuduğum 4. eseridir bu.
Bir çırpıda okuduğum, nasıl bittiğini anlamadığım nadide yazarlardan bir tanesidir.
İncecik bir eser olmasıyla birlikte, bir kadının 24 saat içinde yaşayabileceği tüm ruhsal devinimleri mükemmel bir şekilde içinde barındırıyor. Romana gelirsek Madam Henriette'nin yaşadığı olay sonucunda çıkan tartışmada başkın görüşün aksine düşünen karakterimize içini açan Mrs.C'nin, o yoğun duygularla geçirdiği 24 saatini anlatıyor Zweig. Mrs.C'nin mükemmel gözlemleri yaşadığı yoğun arzu ve hayal kırıkları güzel bir şekilde aktarılmış.
