Başkalarına hayvanların da yaşama hakkı olduğunu anlatmaya çalışırken, kolumda deri çantayla gezmem. Gerekirse bir bez torbayı çanta yaparım ama kendi kendimle çelişmem.
BEZ ÇANTA
Çoğumuz kendi suçumuzmuş gibi yoksulluğumuzdan utanırız. Ben de yıllarca yoksulluk ayıbımdan utandım, taa yazar olana dek... Çoğunluğun yoksul olduğu ülkede, yoksulluğun değil varsıllığın daha utanılası olduğunu yazarlığa başlayınca anladım.
Reklam
Kogui Çantası Kolombiya'da Kogui yerlilerinin yaşadığı Uldez-haxa köyüne KolombiyalI bir arkadaşımla beraber gittik. Gittik diyorum ama üç-üç buçuk saat, dağın tepesine doğru zorlu bir yürüyüşten sonra... Köy ziyaretimiz bittikten sonra aşağıya doğru iniyorduk. Yürürken ileriden bir çocuğun tek başına bize doğru geldiğini fark ettim. Orman da ne
Sonra yemek yiyor ve uyuyorduk, ardından boru sesiyle tüfek omza, çanta sırta, matara kuşağa, fişeklikler bele, 1893 model karo as modeli ve altında kalın bez geçirilmiş tahta çerçevesi bulunan, rengi vagon yeşilinden kızıl kahveye çalan sırt çantası omuzlara deyip yeniden yola vururduk. Bu çantayı sırtımıza ortasına yün tampon konmuş iki kuşakla sabitlerdik. Çanta boş olduğundan önceleri altı yüz gramdı, hiç ağır değildi. Ama kısa süre sonra ağırlaşacaktı, çünkü sırt çantası yönetmeliği gereği içine ilk parti malzeme özenle yerleştirilecekti, ilkin besin maddeleri, mentollü alkol şişeleri ve yalancı kahve, şeker ve çikolata kutuları, kalaylı demir kupalar, çatal bıçak, bükme demir maşrapa, konserve açacağı ve çakı. Sonra giysiler: uzun ve kısa donlar, pamuklu mendiller, kışlık fanilalar, don lastikleri ve baldır bantları; bakım ve temizlik malzemeleri: elbise fırçaları, ayakkabı ve silahlar için fırçalar, yağ, cila, düğme, ayakkabı bağcığı kutuları, dikiş malzemesi ve ucu yuvarlak makaslar; vücut bakımı ve sağlık malzemeleri: pansuman malzemeleri ve hidrofil pamuk, havlu, ayna, sabun, ustura ve bileğisi, tıraş fırçası, diş fırçası, tarak; bir de kişisel malzemeler: tütün ve tütün kâğıdı, kibrit ve çakmak, cep lambası, nikel ve alüminyumdan asker künyesi, askerin dua kitabı ve not defteri.
Sayfa 18 - Helikopter Yayınları e-kitap
Hava yağmurluydu. Tren ara sıra şiddetli sağanakların arasın­dan geçiyor, pencere camları, vagonların üstü, yanları dakikalarca kamçılanıyor, bazen su serpintilerinin içeriye girdiği bile oluyor­du. Sonra bu şiddet duruyor, gök biraz yukarıya çekiliyor, yüksekte açık mavi, menevişli tek bir çiçek gibi tepemize asılıyor, o zaman manzara gülüyor,
Sayfa 266 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Şehirdeyim, huzursuzluk verici bir tecrübe, çünkü New York ölümden çok ölüm dehşetinin kol gezdiği bir yer haline geldi. Birçok ev terk edilmiş durumda ve terk edilmemiş olanlardan da, hâlâ içinde yaşamaya devam edenleri korumaya yönelik hazırlıkların dumanı yükseliyor. Sokaklar sessiz; bir tek, kayıpları yeni olanların hafif iniltileri var, bir de yüklerini Potter’s Field’e sürükleyen kederli ölü arabalarının gümbürtülü tekerlekleri. Yalnızca tek bir meydanda bunlardan beş tane gördüm, her biri başka bir kapının önündeydi. Şurada burada, hastalara bakmak için kalmış olan birkaç cesur doktor göze çarpıyordu. Bir ellerinde siyah çanta, diğer ellerinde salgından etkilenmemek için yüzlerine bastırdıkları nane ruhuna batırılmış bez parçasıyla bir evden diğerine koşuşuyorlar. Rıhtımlar da sessiz. Artık Narrows’dan mal gelmiyor. Zaten ben New York’un liman olarak işinin artık bittiğini işittim, bütün dünyadan gelen yolların kesiştiği yer olarak hastalığa o kadar açığız ki... İskelenin ucundan denize açılan bir kayık görüyorum, bir yelken açılıyor, bir teknede üç çocuk, iki kadın, birkaç da kutu. Long Island’a doğru yola çıkıyorlar, o yeşil tarlalarda, buradaki bulaşıcı hastalıktan kurtulmayı umarak. Boş çaba, çünkü insanın gittiği her yere Veba da gidiyor -öyleyse niçin kaçasın?
Reklam
21 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.