"Gelmiş geçmiş en tuhaf rüyam buydu diyebilirim. Çünkü rüyamda seninle evcilik oynuyorduk; tüm evlerden, evliliklerden, sahici bir düş. “Çay bardağında Bırakılan dudak payı Kadar bile Uzak kalamam Gözlerine -diye başlayan- Yakın olsun isterim Ellerime ellerin -diyerek devam eden- şiiri okuyordum bilmem kaçıncı kez. Sen ise ayaklarını bir
Bi Çay İçilebilir Belki...
Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. Belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. O da haklı. Neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. Farklı boyutlarda elbet. Ama bir şekilde sevmiş. Zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. Fakat ben ne yapabilirim? Anlatamıyorum. Anlatamamamın sıkıntisı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor... Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en... Ne en? Içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını. Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki..
Tesirsiz Parçalar
Tesirsiz Parçalar