Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şimdi yeniden BOP’un eşbaşkan adaylarına dönelim. Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Melih Gökçek. Necmettin Erbakan’ın 1994 yerel seçimleri ve peşinden genel seçimlerde aldığı oyla başbakanlığa gelişi ile birlikte projektörler ona çevrilmişti. Erbakan ilk resmi ziyaretini İran’a yapıyordu. Bu eksi hanesine kocaman bir şekilde yazıldı. Erbakan bu ziyarette 23 milyar dolarlık doğalgaz anlaşması da imzalıyordu. Bu da kocaman bir eksiydi. Ve sonrasında ise D-8 projesini öne çıkarması ile üstü tamamen çizildi. Erbakan durumu anlamıştı ve en yakınındaki isimlerden Fehmi Adak’ı apar topar ABD’ye yolladı. Tarihler 14 Ocak 1997’yi gösteriyordu. Fehmi Adak İran ile anlaşmanın ekonomik olduğunu falan söylese de durum değişmedi. Erbakan’ın üstü çizilmişti. Milli Görüş gömleği çıkarılacaktı.
Kısa adıyla BOP ile yeni bir projeyi hayata geçirmek isteyen ABD’de oğul Bush’un başkanlığında NeoCon’lar NeoTürkiye’nin temelini de atıyorlardı. Ne diyorlardı? “Kravatlı ve çağdaş görünümlü Erdoğan’ı, Erbakan’a tercih ederim.”
Reklam
Ama önce “Neden İslamcı bir parti?” sorusuna açıklık getireyim. “Yeşil kuşak” projesi Rusya komünizmine karşı Ortadoğu’nun panzehiri olarak planlandı. Kızıl Rusya’ya karşı Yeşil Ortadoğu projesinde İslam’ın komünizme karşı sağlam bir kalkan olacağı varsayılmıştı. Sovyetler Birliği dağılınca bu kez daha çetin bir sorun vardı. Fundamentalizm... Kızıl Rusya’ya karşı yeşil kalkan oluşturmak için üretilen “yeşil kuşak” projesi radikal İslamcılığı körüklemişti. Dünya ölsün ABD yaşasın kuramcıları bu kez batıda Fas’ın Atlantik kıyılarından, doğuda Pakistan’ın kuzeyindeki Karakurum yaylalarına, kuzeyde Türkiye’nin Karadeniz kıyılarından güneyde Aden ve Yemen’e kadar uzanan bölgede yeni bir proje geliştirdiler. O model “ılımlı İslam” modeliydi. Yani Büyük Ortadoğu Projesi (BOP). Ilımlı İslam modelinin pilot ülkesi Türkiye olacaktı. Ama kiminle nasıl?
Derin siyasetin yenisi olmaz. Türkiye’nin gerçekten yeni ve şeffaf siyaset kurumlarına ve siyasetçilere ihtiyacı var.
Hasan Yeşildağ anlatıyor: (...) Bir gün “Kömür” isimli restoranın sahibi Erhan Şe-nol aracılığıyla haber göndermiş. Reis’e balık ziyafeti çekmek istiyor. Olmaz kardeşim dedim. Balığın kokusu her yeri tutar. Eğer bütün hapishaneye yetecek kadar balık getirmeyi göze alıyorlarsa sorun yok. Ama sadece bizim için diyorlarsa olmaz... Erhan Şenol ısrar edince, tamam dedim. Bir minibüs getirdiler, içinde gazlı ocakları var. Dışarıda pişirip içeri servis yapacaklar. Fakat o gün de nasıl rüzgâr var anlatamam. Ocaklar bir türlü doğru dürüst yanmıyor. Dedim, “Alın ocakları içeri.” İki aşçı, iki garson, iki ocak tencere tabak, kap kacak ne varsa aldık içeri. Aşçılar pi-şirdikçe servis yapılıyor. Biz de afiyetle yiyoruz. Savcı bey de keşiften dönüyormuş. Ne var ne yok diye bakmak istemiş. Onu da buyur ettik. Yemeğin bitmesine doğru savcı “Şu arkadaşlar hangi koğuştan?” diye sordu. “Kimi kastetmiştiniz?” “Şu ikisini soruyorum. Yelekli papyonlu olanları.” “Ha onlar mı? Onlar garson sayın savcım. Servis için buradalar. Mahkûm değiller.”
Hüseyin Avni Çoş’a ne oldu? Akbil Operasyonu’nda Erdoğan’ı aklayan Mülkiye Başmüfettişi Hüseyin Avni Coş, Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, ilk Bingöl Valisi olarak görevlendirildi. Sonra Adana’da bir vatandaşa “gavat” derken görüldü. Tepkiler üzerine Erdoğan “Valimizi yedirtmem” dedi.
Reklam
"Devletin en tepesi Cumhurbaşkanlığı resmi sitesi “Tayyip Erdoğan, 1973 yılında İmam Hatip Lisesi’nden, 1981 yılında ise Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu” diyor. Yani aradan geçen tam 8 sene. Bu 8 sene de kayıp. Marmara Üniversitesi resmi sitesinde üniversitenin 1982 yılında kurulduğu yazıyor. Yani Erdoğan’ın mezun olduğu tarihten tam bir yıl sonra."
“Tepebaşı Gazinosu’nda bizim partimizin bir toplantısı var. Bizim hanımın tasarım yönü çok güçlüdür. Dikkatimi çekti. Yeni jenerasyonda elektriklenme denilen bizim aşk dediğimiz olay yaşandı. Bakıyorsunuz bazıları bir âşık oluyor âşık olmaya devam ediyorlar. Biz bir âşık olduk pir âşık olduk.” 1996’da ne demişti kısaca hatırlayalım: “Aşkı reddetmiyorum, ama maalesef hiç olamadım. Eşim sosyal bir hanımdı. Toplantılarda tanıştık. Aynı görüşleri paylaştık. Bir hanımefendinin aracılığıyla oldu.”
Tayyip Erdoğan’ın futbolculuk dönemine ilişkin efsaneler içinde bugün bile gülümseteni Talay Erker’in Aman Babam Görmesin kitabı için yazdığı “Tayyip Galatasaray’a tavsiye edildi” yazısıdır. Her satırında Tayyip Erdoğan’ı öven Talay Erker, Galatasaray’a tavsiye edildiğini söylüyor, bir de “Bugünkü şartlarda yetişse Fener-bahçeli Servet (Çetin) olurdu” diye ekliyordu. Erdoğan’ın futbolculuk kitabından bir not daha. Yok Artık dedirtecek not. “Erdoğan’ı Hollanda’dan da bir kulüp istedi.” Nedense çocukluğuna kadar birçok detay yazılmış ama hangi kulüp olduğu hatırlanmamış.
Bence Sabri’nin ortalarına ve şutlarına çok laf etmeyin. İleride siyasete girerse “Ronaldo Sabri” demek zorunda kalabilirsiniz.
358 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.