Yedi derya hakikat eylemez pak Gönül kim bulmaya aşkdan taharet
Reklam
içinde sevgiliden bahis olmayan söz, rüzgar gibidir, geçer gider.
Sevgili Peygamberimiz, müezzini Bilal'den kamet getirmesini isteyeceğinde, ona "Haydi, kalk kamet getir." demezdi. Ne derdi biliyor musunuz? "Bizi rahatlat ey Bilal!" Yani, namaz Sevgili Peygamberimiz için bir rahatlama, gevseme, huzur ve mutluluk vaktiydi.
sevgi bir varlık meselesidir, bir bilgi meselesidir ve bir ahlak meselesidir. Diğer bir ifadeyle bugün biz bir sevgi yoklu­ğundan ve yoksulluğundan söz ediyorsak, öncelikle, varlık bilgi ve ahlak anlayışımızı sorgulamamız gerekir.
Reklam
Sufi şairler, insanı bul­maktan bahsederler. İnsanı kim bulacak? İnsanın kendisi. Nere­de arayacak insanı? İçinde. Yunus'un, "Bir ben vardır bende benden içeru!" demesi bu arayışın şair tarafından yapıldığını ve içindeki o mâye-i iman ile var olan insanı bularak aydınlandığının işareti­dir. Peki, insanın içindeki insanı bularak irfana sahip olması nasıl mümkün olacaktır? Buna da Osman Kemali, bir şiirinde şöyle cevap veriyor: Aşkdır insanlığın emin elçisi Kendinden kendine gider yolcusu O korkunç yolların aşkdır kolcusu Ne akıl kalır o yerde ne vicdan
Birlikte üzülüp birlikte sevinebildiklerimizle, birlikte acıkıp birlikte oyunlar oynayabildiklerimizle arkadaş oluruz. Arkadaşlar birbirinin sahibi olmaz, birbirinin yanında olur.
Baltanın suçu yok İbrâhim Kırılmak, puttan eskidir..
Reklam
Yeryüzünde adaleti sağlayacak tek araç eğitimdir.
Sayfa 153 - Yediveren yayınlarKitabı okudu
Sesimiz kısılmıştı. Yamacında gül yetiştirmek için eşelediğimiz dağlar artık bize geçit vermiyor. Düşlerden yonttuğumuz kentlerde gözlerimizi açarken hangi düşü ne zaman erdirdik ki muradına. Murattan maksat düşünmekse ve düşünmek mutat halin bir yumağıysa, o zaman tevekkülümüze bir parça ekmek doğramalıyız.
Bazı ölümler hayattan bile uzundur. Haydarpaşa'dan Kurtalan'a varıncaya kadar haftalık seyir gibi bekletir kendini yollarda. Yollar beklemenin izi, sevmenin işareti. Yollar kıvrımında saklar zamanı. Zaman yolların uzağı değil, yakına sinmiş ezberi. Derin yataklardan anlaşılmış bekler gibi bir kızı. Bekler gibi sevgiliyi. Gelir mi gider mi. Ürperti yalnızlığında sıcaklığın soğuğa değen buğusunda cama yazılıdır bazen bazı şiirler.
Konuşmayı bileydim, susmayı avuçlarımda biriktirmezdim.
Değişim yıllarının türettiği bir kişiydi Sakallı Celal. Elleri cebinde, evi omzunda gezen, tek başına muhalefet, bir müesse­ seydi sanki. Meşhur "Türk aydınları Doğuya giden bir gemide, Batıya koşup ilerliyoruz vehmine kapılan yolculara benzer" ke­ lamının müellifi. Ayrıca "Bizde bilgililer ilgisiz, ilgililer bilgi­siz" diyen de o. Dünyaya gelişi göz kamaştırıcı olmuş. Beş erkek: Kemal, Cemal, Celal, Nihal, Bilal ve bir kız Cemile, altı kardeşmişler. Çocukluğu rahat ve bollukta geçmiş. Annesini "Abdülhamid'in dişisi" ne benzetir, hiç sevmezmiş, ama babası Donanma Komu­ tanı Hüseyin Hüsnü Paşa'ya hayranmış. İyi eğitim görmüş. 1896'da Mektebi Sultani'ye (Galatasaray) girmiş, Tevfik Fik­ ret'in öğrencisi olmuş. Okulda ona güçlü kuvvetli olduğundan kinaye "Bocurgat" (gemicilikte kullanılan bir tür vinç) adı takıl­ mış. Sakallı Celal lise yıllarına denk gelen 31 Mart Ayaklanma­ sında gönüllü olarak Hareket Ordusu' na katılmış, Taksim kışla­sı civarındaki vuruşmaların bizzat içinde yer almış.
Sayfa 196 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.