Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşama beraber tutunmaya çalışan insanların birlikte ölmelerinden daha doğal ne olabilir. Ölümün bile güzeli var, bak. Ölümden söz etmeyelim bu gece. Bu gece birbirimizi ne kadar sevdiğimizi anlatalım. Sen bana rüzgârda kalbimi yakmayı öğrettin, biliyor musun? Bugüne kadar o kalbi hep başkaları yakmıştı. Ama şimdi ben yakıyorum. Rüzgârlara inat... Aşkın ateşiyle yakabiliyorum artık kendimi. Şimdiye kadar hep unuttuklarım çektirdi bana... Hatırladıklarım daha da fazla. Aşka inancım kalmamışken gönderdi Allah seni bana. Kalbini yakıyorsam alevlerinde yanmak içindir. Âşık olan sürgün yerini doğduğu yer sanır. Ne garip bir kederdir ki bu beni sana sürgün etti bu hastalıkla ama ben sürüldüğüm yerde doğdum yeniden senin aşkınla. Seviyorum seni. Yaşarsam, Allah bana yine yeniden bir hayat verirse sevmeye devam edeceğim. Hem de hayatın bizi ölüme teslim eden gerçek olduğunu bile bile... Öle öle... İzlerinin olmadığı bir gökyüzü tabuttur bana. İçinde sen olmayan bir hayatı, içinde sen olan bir ölüme yeğlerim. Bir gün yanına kadar gelebilecek miyiz hep arkasından baktığımız zamanın? Ve o zaman bizi ne zaman kavuşturacak ölümün içindeki ölümsüzlüğe? Güneş her gün doğuyor ama hayat her gün yeniden başlamıyor. Bizimkisi, yitik bir umuda tutunmak değil mi zaten? Zaman o umudu bize getirecek olan bir köprü sadece.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde; Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde. Alırken dilenciyim, verirken de borçluyum; Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum. Taş taş üstüne koysam, bozuk diyorlar, devir! Bir ok çeksem, diyorlar; peşinden koş ve çevir! Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık; Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık.
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Reklam
Aşk Tesadüfleri Sever demişlerdi.
Nasıl derim ki ben senin gözlerinin bana baktığı gün sana aşık oldum diye ? Son iki yıldır aklımda zihnimi kırıp üzen İbrahim Tenekeci’nin kitabında yer verdiği şu cümle var ; "Tekneler mesela denizin üstündeyken yanabiliyorlar. Enteresan değil mi? Derdinin devası yanı başındayken yanmak.." Bu cümle bir çoğunuza tanıdık gelmiştir
Svetlana Aleksiyeviç (2015 Nobel Konusmasi)
Nigâr Hacızade Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor. Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine: Svetlana Aleksiyeviç’in Nobel Edebiyat Ödülü Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, 7 Aralık’ta ödül
Bir Ölünün Mektubu - Yavuz Bülent BAKİLER
Hazret-i Süleyman'a bile kalmadı dünya Baki olan bir tek Allah Bütün günahları size bırakıp Ölmüşüz elhamdülillah Kaygımız yok bizim yiyip içmekten Üstümüz başımız temiz. Bir şey yediğimiz yok ki zaten Oruçluyuz hepimiz. Gün aşırı Kabristana bir ölü getirirler Kalkıp "hoş geldin" deriz. Canımız sıkılırsa geceleri uzayıp
VARKEN YOK SEVDALAR
Bir varmış bir yokmuş. Bin yıllık söz misali bin yıllık hikaye.Belki bir gönül kıpırtısından ibaret,belki bir deniz feneri gibi hep yanan hep sönen.Yanmak gibi sönmek de varmış. Göz görür,gönül severmiş.İnsan beğenirmiş.Olurken olmaz gibi,olmazken olur gibi.Varken yok sevdalar. Aynı mahallede yıllar geçirip sonra kopmak gibi. Ya da aynı okulda okumak,son zille birlikte kaybolmak gibi. Belki başka uzak bir şehirde, bir seher vakti ansızın büyülü bir an gibi.Ama hep aynı yoldaymış gibi.Sağdan yavaş yavaş ya da soldan basıp gitmek gibi. Hep kaybolur ufukta. Varken yok sevdalar. Küçük bir dokunuş ne kadar da gizemlidir.Hoş bir koku, bir küçük öpücük belki. Belki o bile olmaz. Varken yok sevdalar yerinde durmaz. Kaçmaya hazırdır,başlamadan bitmeye müsait. Göz açıp kapamak gibidir yahut rüzgar gibi geçer, görünmeden hissettirir kendini. Dilde söz olamaz,kıvrandırır durur. Sustukça üşütür. Aleme sığmaz,kalbine sığdırırsın. Güldükçe ağlar, ağladıkça yanarsın. Varken yok bir yazı gibidir. İşte böyle başı sonu belli olmaz. Varken yok sevdalar, anlatılmaz..
Reklam
Adın bilinsin KADIN! - Mart Ayı Hikaye Etkinliği
Utan utaaan, utanmayan insan olur mu laaan!? Baharın gelişini selamlayan kuşların cıvıltısı odasına kadar uzanmış, neşeli bir günü dişlerine kadar getirmişti. İlk iş yataktan hızlı bir şekilde kalkacak gazetesini kurtaracaktı. Gazetesi ya çalınıyor ya da birileri tarafından okunarak örseleniyordu. Dışarı çıkmasıyla alnının kırışıklarının
Valla nereden bulaştık bu işe bilmiyorum.Böyle aşk dediğin şey yanmak ise ben kül olmuşum yani.Böyle bütün rüzgarları sırtıma almışım; o güzelim yüzlerinize, gülüşlerinize, ellerinize, böyle kadehlerinize dökülüyorum tek tek yani. Bazen en başından bellidir filmin sonu da lakin görmek anlamak istemez işte insanoğlu. Böyle sonunu bildiğin halde
Bugün günlerden eskiler, yine. Unutmayı çok deniyorum. Hayatım boyunca hep denedim. Fakat unutmak diye bir şey sahiden var mı? Bilmiyorum. Nasıl unutulur iyilikler, kötülükler, anılar, acılar... Böyle bir güce kim sahip ki. Öyle kolay değil işte. İnsan yaşadıklarını unutamıyor. Mesele kişiler değil, mesele; o kişilerden arta kalanlar. Mesele;
YAŞLILAR NEDEN DIŞARIDALAR GENÇLER NASIL OLUP DA İÇERİDELER? Kitap okuma alışkanlığı olmayan, bir enstrümanı çalamayan, herhangi bir sanat dalına ilgi duymayan, hobisi olmayan, vakit geçirmekten anladığı tek şey kendisi gibi olanlarla sohbet etmek, dedikodu yapmak, mağazaların vitrinlerine, tuhaf bulduğu insanların yüzlerine bakmak, şunu bunu
368 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.