“Sonra zaman geçti, devran döndü. Önce Rum, Ermeni, Gürcü ve Süryani memleketlerinden gelen dualar kesildi. Ardından Araplar ve Acemler unuttu. Bir tek torunları unutmadı koca Türk’ü. Fakat zaman geçmeye, devran dönmeye devam ediyordu. Yazık ki onlar da ‘gafillerin zevk ü sefâyı öğrendiği’ bir çağa girdiler. Öyle derin bir uykuya daldılar ki, güneşin battığını bile fark edemediler. Uzun, çok uzun yıllar sonra uyandılar. İçlerinden bazıları kaybettikleri ruhlarını aramak için eski yurtlarına dağıldılar. ‘Sevgilerini üç bin yıl sonra doğacak torunlarına yollayan’ ulu kağanların, büyük sultanların, bilge beylerin makamlarını, türbelerini yokladılar. Ama bir çoğu elleri boş, ruhları boş döndü.”
Adamın biri, Ankara'ya gitmek için tam uçağın merdivenlerini çıkarken kulağına bir ses gelmiş:
—Binme, bu uçak düşecek!
Dönmüş, bakmış, kimse yok. Ama içine bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken, görevlilerin kendi aralarında yaptığı konuşmayı duymuş.
—TK 745 sefer sayılı, 8:30 uçağı düştü, kurtulan olmadı!
Koşmuş Haydarpaşa'ya, hızlı trene bilet almış, tam binecek, aynı ses kulağında:
—Binme, bu tren raydan çıkacak! Dönmüş, bakmış yine kimse yok. Trene de binmemiş, gelmiş eve, televizyonu açınca tüyleri ürpermiş. Spiker:
—Ankara'ya gitmekte olan hızlı tren Adapazarı'nda raydan çıktı 21 ölü, 13 ağır olmak üzere 89 yaralı yakın hastanelere kaldırılmıştır!
Allah'a şükretmiş. Gece evden çıkmış, otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses:
—Binme, bu otobüsün freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış artık, bağırmış:
—Sen kimsin yahu?
—Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış:
—O zaman evlenirken neredeydin kardeşim?