140 sayfalık dev bir kitap diyerek başlamak istiyorum söze. Öyle kolay okunacak bir kitap değil yani, sindirilmek istiyor okurken.
Varoluş sancıları çeken karakter, yeraltı adını verdiği iki göz odasında oturur ve büyük egolarının üstesinden gelmek için kendini zavallılık mertebesine indirerek sürekli yargılar. Hem her şeydir, hem hiçbir şey...
Kitap iki bölümden oluşuyor...
1.Yeraltı: Bu bölümde özellikle Subay ile olan anlatımı... Düşmanı olarak gördüğü subaydan hıncını, öfkesini nasıl alacağını, onu nasıl küçük düşüreceğini hesaplar durur sürekli. Sonunda karar verir, yürürken omzuna çarpacaktır. Karakterinki biraz uzun sürmüş ve en sonunda hazırlanması iki sene de sürse amacına ulaşıp yürürken çarpışmış adamla.
2. Notlar: Bu bölümde ise uzun süredir görüşmediği okul arkadaşları ile bir yemeğe katılması daha doğrusu kendini zorla davet ettirmesi ve ardından süren bir takım gelişmeler.
Kitap size cevabı çok ta kolay olmayan hatta sormaya çekindiğimiz veya duyacağınız cevaplardan dolayı sarsılabileceğiniz bir sürü soru soran bir baş yapıt.
*söyleyin bana, bir insanın sırf kendi çıkarlarını bilmemesi yüzünden kötülük yaptığını ilk söyleyen, ilk iddia eden kimdi?
*çıkar! nedir çıkar? ya bazı durumlarda insanın çıkarı aslında hiç de yararına olmayan kötü bir şeyi istemekse?
*peki nasıl olur da bütün o bilgeler insanların hep normal ve akılcı yararlar için uğraşmak zorunda olduğunu düşünürler?
Kitapla kalın efenim :)