Endüstri toplumunda stratejik kaynağı oluşturan "sermaye", yerini post-endüstriyel dönüşüm sürecinde "bilgi"ye bırakmakta ve bilgiyi üreten kurumlar toplumun temel "eksen"ini oluşturmaya başlamaktadırlar (Bozkurt 2014; 2).
Batı kültürünü' rasyonalist/akılcı metot beraberliğinden öte, onunla beraber Hristiyan ümmet tabanına bağlayanlar da az değildir. Andre Siegfried bunlardan birisi, bakınız ne demiş: Batı medeniyeti, esas olarak üç temel üzerine dayanır. Bunlardan birincisi bilgi anlayışıdır ki, bize eski Yunanlılardan gelmiştir; ikincisi bir birey tasarımıdır ki yine Yunanlılardan, fakat özellikle İncil'den gelmiştir. Nihayet 18. yüzyıl endüstri gelişmesinden (yâni rasyonalizm/pozitivizm) doğmuş bir üretim tekniğidir ki insanı, beyaz insanı muhakkak suretle dünyaya egemen hale koymuştur. Bu üç temel birleştiği zaman, Batı medeniyeti vardır ve tamdır..." Zurnanın nerede zırt dediğini görüyor musunuz? İncil yâni Hristiyanlık yoksa, Batı medeniyeti yok, sorunu çağdaşlaşma olarak almıyor; ümmet dönemi kültür değerlerini, yeni ulusal sentezin 'olmazsa olmaz' unsurları sayıyor. Zaten uygulama da bunu kanıtlamaz mı: 19. yüzyılda çevre ülkelerine, bu arada Osmanlı'ya ihraç ettikleri kültürün öncüleri kimler olmuştur bir hatırlayınız: Misyonerler değil mi? Tanzimat'ı müteakip, Melih Cevdet'in o kadar özendiği Batı medeniyeti Devlet-i Aliyye'yi inanılmaz bir misyoner okulları şebekesi içine almıştı. İşi o kadar ciddiye almışlardı ki, 1896'da yalnız İstanbul'da 306 misyoner rahip, 348 misyoner rahibe vardı; buradan da 'Batılı' kültür sentezinin 'evrensel' değil, eski ümmet dönemi değerlerini asla reddetmeyen, tam tersine yaymaya çalışan ulusal sentezlerden ibaret olduğu görülür.
Sayfa 409 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 5. basım
Reklam
Elbette pek akıllı olmadığımı ben de biliyorum. Halktan biriyim ben. Ve dünyayı ayakta tutan da halk. O halde halkın anlamadığı sözcüklere dayandırılmış bu devrim de neyin nesi oluyor! Nedir bu toplumsal devrim! Kuşkusuz ben de dünyanın iyiye gitmesi için çabalamak isterim. Biri baskı görüyorsa eğer, buna son verilmesini isterim. İşte bunu içindir ki sorular soruyorum. Değil mi? - Doğru. - O zaman anladım ki hepsi de rasgele işler yapıyorlar. O koca koca söylevleriyle, sadece ve sadece yeni kız öğrencilerde hayranlık uyandırmak ve ellerini eteklerinden içeriye sokmak için böbürlenip duruyorlar. Bundan başka bir şey düşündükleri yok. Sonra da, dördüncü yıla geldiklerinde, Mitsubishi'de, İBM'de veya Fuji Bankası'nda işe alınmak için saçlarını kestiriyorlardı, sonra da Marx'ı hiç okumamış güzel bir genç kadınla evleniyorlar ve çocuklarına olmadık, gülünç adlar veriyorlardı. Bütün bunların içinde, eğitim-endüstri işbirliğinin yok edilmesi, nerede kalıyor? Öylesine gülünç ki, insanın ağlayası geliyor. Ve öteki genç öğrenciler, onlar da yamandı. Hiçbir şey anlamadıkları halde, bilgiç bilgiç gülüyorlardı. Ve sonra da, bana aptalmışım gibi davranıyorlar, anlamasam bile anlıyormuş gibi görünmemi öğütlüyorlardı.
Sayfa 218Kitabı okudu
Davranışlarımıza ilişkin toplu bilgi, endüstri sonrası düzenin gücünün dayanağıdır. Davranışlarımıza ilişkin bilgi, bu düzenlerin bizleri denetleyip sömürmesini sağlar. Bilgi güç demektir. Örneğin, kimi İskandinav ülkelerinde ve Almanya'da ülke çapında bir nüfus sayımına halkın karşı çıkması, işte bu yüzdendir.
Hayata Karşı Amaçlar
“Davranışlarımıza ilişkin toplu bilgi, endüstri sonrası düzenin gücünün dayanağıdır. Davranışlarımıza ilişkin bilgi, bu düzenlerin bizleri denetleyip sömürmesini sağlar. Bilgi güç demektir.” 7 Mart 1987
Sayfa 185Kitabı okudu
Roma'da sınıf mücadelesi
Ekonomi kölelik üzerine kurulmuştur. Romalılar teknolojik hüner ve bilgi açısından endüstri devrimi yapabilecek yeterlikte olmalarına karşın, buna hiçbir zaman gerek duymamışlardır. Zira işçiler, ücret maliyeti açısından bedavaydı ve her yerde bulunabiliyordu. Ancak, kuşkusuz ki, kölelerin de satın alınması veya yetiştirilmesi, giydirilmesi, barındırılması, yiyecek ve içecek verilmesi gerekiyordu. Öyle ki, Seneca kölelerinin bakımı için harcadığı para konusunda şikayetçidir. Cato ise kölelerin masraflarını ve satışlarını tarım aletleri ve büyükbaş hayvanların ki ile bir tutardı. Roma'daki kölelerin (ve azad edilenlerin) sayısı o denli fazlaydı ki, bir örnek giyinmeleri konusundaki öneri, bu uygulamanın kölelerin sayısal gücünü görünür hale getireceği endişesiyle reddedildi. Köleler her yerde ve - İmparatorluk ailesini etkileyip, yönlendirecek görevlerden, büyük çiftliklerde (latifundia) sefalet içinde yaşamaya kadar - her konumda Roma toplumunu derinden etkilemekteydiler. Roma dönemi yaşantısının burada ele alınmayan ancak yine de yaşanan ve izlenen gündelik bir ayrıntısı ve ikinci bir özelliği de toplumun politik makamlar ve onların maddi derecelenmesi ile belirlenen kesin sınıflara bölünmesidir. Bu sınıflandırma içinde en başta senatörler sınıfı, sonra şövalyeler (equites) ve nihayet halk yer alır.
Homer Kitabevi
Reklam
379 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.