"Nesnel bilgi fikirlerinin en önemlilerinden biri," dedi G., "her şeyin birliği, çeşitlilikte birlik fikri. Eski zamanlardan beri bu fikrin içeriğini ve anlamını anlayan insanlar içinde nesnel bilginin temelini görmüş, bu fikri başkalarına anlaşılır bir biçimde aktarmanın bir yolunu bulmaya çalışmış, nesnel bilgi fikirlerinin ardışık aktarımı her zaman bu bilgiye sahip olanların görevinin bir parçası olmuştur. Bu gibi durumlarda, her şeyin birliği fikri, bu bilginin temel ve merkezi fikri olacaktır, ilk önce yeterli bütünlük ve doğrulukla aktarılmalı ve bunu yapabilmek için bu fikir, başkaları tarafından doğru algılanması ve iletiminde bozulma ve tahrif olmasını önleyecek şekilde aktarılması gerekir. Bu amaçla, fikrin aktarıldığı insanların uygun bir hazırlık yapmaları gerekiyordu. Bu amaçla fikrin kendisi ya her şeyin ortaya çıkarılacağı mantıksal bir forma sokulurdu, örneğin felsefi sistemlerde bir tanımlayıcı 'temel ilke' gibi veya bir inanç unsuru yaratmaya ve insanları 'nesnel bilinç' seviyesine taşıyacak bir duygu dalgası uyandırmaya çalışan dini öğretilere dönüştürülür. İnsanlık ve ezoterik düşünce düşüncesini birleştirme çabalarının bu iki yolu, bazen daha çok, bazen daha az başarılı olan girişimleri, en eski zamanlardan kendi zamanımıza kadar tüm insanlık tarihi boyunca uzanır ve üzerinde anıtlar gibi kalmış dini ve felsefi inançlar biçimini oluşturur."
Sayfa 402 - Hermes YayınlarıKitabı okudu
Diğer bir yönüyle, yine insan inanma ediminden önce, yaşamının belirli dönemlerinde şüpheler geçirmekte, tabiat ve kendi varlığı üzerinde muhakemelere girişmektedir.
Bu muhakemeler veya subjektif temellendirmeler yoluyla ulaşılan bir takım inançlar ancak iman ile dini bir anlam ve içerik kazanmakta ve sonuçta bu yolla, bilgi veya delilin de ötesine geçilerek rasyonel bir bağlılık gerçekleşmektedir.
Başka bir ifadeyle, ❝hakîkâti❞ kavrama konusunda sınırlı bir güce sahip olan akıl, belli bir yere kadar fonksiyon icra etmekte, ve ancak bu süreçten sonra, hakîkâti kavramak için, aklın durduğu noktadan itibaren iman devreye girmekte ve bir üst dereceye geçilmektedir.
Sayfa 34 - İz Yayıncılık – 1. Baskı ~ Mayıs 2006, İSTANBULKitabı okudu
Felsefi soruların en belirgin niteliği şu:yanıtı nerede,nasıl bulabileceğinizi bilmiyorsunuz. “Adalet nedir?” “Her olay kendinden önceki olay tarafından belirlenir mi?” “Yaşamın amacı nedir?” “Mutluluk mu daha önemlidir,yoksa,mutluluğa götürmese bile,toplumsal eşitlik mi,adalet mi,dinsel inançlar mı veya bilgi mi? Bu tür sorular yanıtları nerede aramamız konusunda şaşkınlık yaratıyor.Bu soruları kendine yönelten birçok sıradan kişi bir süre sonra zihinsel felce uğruyor,bu tür soruları sormaktan vazgeçiyor.
Sayfa 17Kitabı okudu
I. - Oturmamış içgüdüler, hasara uğramış inançlar, takıntı ve
mızmızlanmalar. Romalar'ı ve Atinalar'ı kollayan genç Alaric'lerin karşısında, her tarafta emekliye ayrılmış fatihler, kahramanlık rantiyeleri; her tarafta hantalların paradoksları. Eskiden salon nükteleri ülkeleri katediyor, sersemleri ya şaşkına çeviriyor' ya da inceleştiriyordu.
