Sadece Plastikler değil, İnsan'da Geri Dönüşür
~ İnsan geri dönüşümlü bir varlıktır. Bedeni topraktan doğar ve yine toprağa dönüşür. Asıl dönüşüm ise topraktan Berzah'a; Berzah'tan* Nuradır. Kimisi Berzah-ı rahmet olur, Nur'a dönüşür. Kimisi ise Berzah-ı ateş olur, Nar'a dönüşür... ~ *: Berzah: İnsan öldükten sonra kavuşacağı zamandan soyutlanmış geçici bedeni; yani topraktan olma bedeni toprağa karışırken, Ruhtan olma bedeninin kıyamete kadar ikamet edeceği mezarıdır. #taslak #tefekkür #aforizma
Bülent Kaya
Bülent Kaya
Deniz Sarıtop Hayatı
Deniz Sarıtop, gerçek adıyla Deniz Sarıtop, Kürd filozof, şair ve yazardır. 5 Mart 1982 tarihinde Türkiye’nin Diyarbakır iline bağlı Kulp (Pasur) ilçesi Karabulak köyünde doğdu. Şiirleri felsefe bağlamında uyanış, bilinç ve aydınlanmanın bir karışımını yansıtır. Deniz Sarıtop’un şiirleri sadece kelimelerin birikimi değil, ifade edilmek istenen düşüncenin bütünlüğünü temsil eder. Bir cümlede şöyle der: “Şiir sadece kelimelerin toplamı değil, ifade edilmek istenen düşüncenin arkasındaki tutarlılıktır.” Ayrıca, “Şiirim bütün dünyayı kapsar” ifadesini kullanır. Şiirleri sıkça “Bilim-Felsefe” teması etrafında döner ve bilimsel ve felsefi kavramları hikayelerine ustalıkla entegre eder. Doğru sonuçlara ulaşmayı amaçlayan eğitmenlere bilgelik aktaran bir üniversite rolünü etkili bir şekilde üstlenir. Erken dönem şiirleri Esmer, Kaldıraç, Doğu Edebiyatı, EkinSanat, DüşünBil, Havuz, Herşeye Karşın, Güney, Afrodisyas Sanat, Ay Dili, Hâr, Mahsusmahal, Ozan Ağacı ve Anafilya gibi çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Bazı şiirleri ve alıntıları yabancı dillere çevrildi ve uluslararası edebiyat antolojilerinde yer aldı . Deniz Sarıtop’un şiir kimliği sınırları aşar, okuyucuları gerçekliğin özüne bakmaya, karanlıkla yüzleşmeye ve kendi bakış açılarını tanımlamaya davet eder. Eserleri okuyucularla rezonansa girer, gerçekliğin özünü gösterir ve özgürlüğün kapısını aralar.
Reklam
Deniiz Sarıtop Kimdir
Deniz Sarıtop, gerçek adıyla Deniz Sarıtop, Kürd filozof, şair ve yazardır. 5 Mart 1982 tarihinde Türkiye’nin Diyarbakır iline bağlı Kulp (Pasur) ilçesi Karabulak köyünde doğdu. Şiirleri felsefe bağlamında uyanış, bilinç ve aydınlanmanın bir karışımını yansıtır. Deniz Sarıtop’un şiirleri sadece kelimelerin birikimi değil, ifade edilmek istenen düşüncenin bütünlüğünü temsil eder. Bir cümlede şöyle der: “Şiir sadece kelimelerin toplamı değil, ifade edilmek istenen düşüncenin arkasındaki tutarlılıktır.” Ayrıca, “Şiirim bütün dünyayı kapsar” ifadesini kullanır. Şiirleri sıkça “Bilim-Felsefe” teması etrafında döner ve bilimsel ve felsefi kavramları hikayelerine ustalıkla entegre eder. Doğru sonuçlara ulaşmayı amaçlayan eğitmenlere bilgelik aktaran bir üniversite rolünü etkili bir şekilde üstlenir. Erken dönem şiirleri Esmer, Kaldıraç, Doğu Edebiyatı, Ekin Sanat, DüşünBil, Havuz, Herşeye Karşın, Güney, Afrodisyas Sanat, Ay Dili, Hâr, Mahsusmahal, Ozan Ağacı ve Anafilya gibi çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Bazı şiirleri ve alıntıları yabancı dillere çevrildi ve uluslararası edebiyat antolojilerinde yer aldı . Deniz Sarıtop’un şiir kimliği sınırları aşar, okuyucuları gerçekliğin özüne bakmaya, karanlıkla yüzleşmeye ve kendi bakış açılarını tanımlamaya davet eder. Eserleri okuyucularla rezonansa girer, gerçekliğin özünü gösterir ve özgürlüğün kapısını aralar.
‘Bir yandan bilim ve bilim felsefesi, algılanan dünyanın bulgulanışına bu yolla kapı açarken, öbür yandan resim, şiir ve felsefe de kendilerine tanınan ortama sağlam adımlarla girdi ve dışarıdan, algımızın alanında göründükleri halleriyle şeyler için, uzam İçin, hayvanlar ve dahası insan İçin son derece zamanımıza özgü yepyeni bir görünüm sundular bize.’ Algılanan Dünya Maurice Merleau-Ponty
Din ve Bilim'i karşı karşıya getiren sebepler?
O halde, teistlerin her türlü fantastik yaratığa tıpkı tanrılarına inandıkları gibi inanabilmelerinde hiçbir sorun yok iken, ateistlerin bilime ve bilimin açıklamalarına inanmaları neden insanları rahatsız ediyor? Cevabı basit: Çünkü din, bilimin açıklamalarını kendi güvenliği için tehlikeli buluyor ve yapısı gereği hiçbir din kendini tamamen bilime uygun hale getiremediğinden, bilimsel açıklamalar dinin içerikleriyle çelişmeye başladığında, din adamları insanların bilimsel açıklamalara değil, dinsel öğretilere güvenmelerinin daha yararlı olacağını çığırmak zorunda kalıyorlar.(syf 44) ... Ha, bu illa da Tanrı ve Bilim arasında bir tercih yapmamız gerektiği anlamına gelmiyor elbette. İkisine de körü körüne tapınmadan orta yolu tutturmayı tercih edebiliriz, zira bu ikisi aynı yarışta birbirini geçmeye çalışan iki atlet değillerdir; ikisi de ayrı parkurlarda ve ayrı dallarda, kendi içlerinde yarışmaktadırlar. Diğer bir ifadesiyle söylersek; bilimin en büyük rakibi kendi kendisidir ve bilim, kendisini takip eden insanların üreteceği yeni modellerle kendi kendisini yanlışlayalabilir. Aynı şey din için de geçerlidir, din kendi köklerinden çıkaracağı yeni pratiklerle yeni inançlar doğurabilir ya da yine kendi köklerinden kaynaklanan saçmalıklarla çağa uyum sağlayamazsa- kendi kendisini tarihe gömebilir.(syf 45) -Buraya kadar olan alıntılar,
Agnostisizm ve İlahi Tragedya
Agnostisizm ve İlahi Tragedya
kitabındandı. (Eğer bunlar aynı parkurda değillerse) Din ve Bilim'i karşı karşıya getiren şey tam olarak nedir?
Ateistlere cevaplar-2
Ateistler der ki: "insanlar maymundan evrilmiştir" Cevap: insanlar maymundan evrilmedi aksine pak ve temiz olan hz. Adem'den (a.s)türeyerek bu devire kadar geldi. Evrim nedir? Başkalaşmak, tamamen değişmek, bir şeyden başka bir şeye dönmek. İnsanlar evrilmedi ama zamanla biyolojik olarak değişti mesela eskiden uzundu şimdi kısa, eskiden çok yaşarlardı şimdi az yaşıyorlar, eskiden doğal besin yediği için tam gelişim sağlıyordu, doğa temizdi akciğere oksijen saf giriyordu ama zamanla her şey doğallığından çıkıp "GDO" lu olunca biyolojik değişime kapı açtı. kurbağanın, "Yumurta, Larva, İribaş, Yavru Kurbağa, Ergin Kurbağa" olma evresi gibi. Kelebeğin, "yumurta, larva (tırtıl), pupa (koza) ve imago (yetişkin)" olma evresi gibi. İnsan tarihi, hz Adem'den bu yana pak ve temiz bir şekilde gelmiştir, geride de örnek verdiğim gibi biyolojik olarak değişme yaşadı Hayvan tarihiyse, sürüngenler, ayaklılar, kanatlılar ve yüzgeçliler; bu dört sınıftan oluşur ve detaylı bir şekilde sınıflandırılır. Bazı hayvanlar insanla benzerlik gösterebilir mesela fare kromozomu 46 insanınki de 46 , mesela maymun ve çeşitleri insan gibi iki ayaklı ve iki elli insan gibi üreme şekli var. Evrim, bir canlıyı alıp zamanla başkalaştırmaz, biyolojik olarak değiştirir ve sınıflandırır mesela uçan hayvanların tamamı kanatlılar sınıfındandır Kedi ayaklılar sınıfındandır, bunlarda aşağıya doğru netleşiyor.
Reklam
.... Siyasi İslam’ın Atası: Osmanlı Uleması Yalnız Olan Yozlaşır Sizce neden yozlaşan inançlar dünyanın her yerinde aynı etiklere sebep oluyor? Aslında anlaşılması güç değil, güç yozlaştırır. Şimdilik dünyayı bırakalım da son günlerde özellikle de sosyal medya fenomenleri sayesinde tekrardan alevlenen “Siyasal İslam” tartışmalarının özüne
Felsefe işin şamatası. Asıl hakikat bilimdedir. Küçümsemiyorum felsefeyi. Lakin hayatı sadece felsefeye entegre etmiş insanlar saçma sapan bir melankoliye sürüklenip duruyorlar. Ve sonrada oturup niçin böyle sanrılı bir hayat yaşıyoruz diye soruyorlar Tanrı'ya. Oysa cevap çok basit. Kendinizi başka insanların düşünce alemlerine hapsediyorsunuz. Rasyonalistler, Empiristler, Sansüalistler, Pozitivistler, Materyalistler, Varoluşçular, Nihilistler, İdelaistler, Realistler, Pragmatistler... Böyle de devam eder. Unutmayın. İnsan zihinleri evren ahlakı değildir. Doğru olan doğadadır. Ve insana verilen akıl hakikatı görmeyi sağlar. İşte bu hakikat bilimdir. Değişken olabilir ancak değişkenlikle kesinliğe ulaşır. Matematik yanılmaz, fizik matematiğin işleyişini belirler. Doğa bize ahlak ilkesini öğretirken bilim bunun nasıl olduğunu gösterir. İşte bu insanı karamsarlığa, melankoliye, sanrılara iten felsefeden daha iyidir. Felsefe bilim olmadan karanlık bir kuyudan farksızdır. Bilim o kuyuyu aydınlatan ışık kaynağıdır.
Şunu anladım çok şükür derdim tasam yok keyfim yerinde sırtım pek ama benim durduk yere dertlenmemin sebebi bu dışarıda sağı solu bir olmayan, her ilçeye göre tavır ve kültür değiştiren insanlarmış. Ailecek sahile gittik, sahilde de dönerken de ailemle ne güzel bilim, fen, din, felsefe konuştum. Ben bu toplumun içinde akıllı bulana kadar artık beynim uyuşmayı geçti zonklamaya başladı daha otuz yaşımda.
Reklam
Biat, kazansa da kaybeder. Sorgulama, kaybetse de kazanır. Bunu ispatı felsefe ve bilim tarihidir. Bunun ispatı Sokrates'tir, Kopernik'tir, Bruno'dur, Galile'dir, Kant'tır, Darwin'dir, Marks'tır, Freud'tur, Wittgenstein'dır, Einstein'dır... Anooshirvan Miandji
Dinsiz bir gelecek mümkün mü?
Modernizm sonucu seküler talepler artacak insanoğlunun dini taleplere ihtiyacı kalmayacak ve böylece tanrısız bir dünya doğacaktı. Bunun için verilen tarih 20. yüzyılın sonu idi . Bilim ve teknolojideki gelişmeler insanoğlunu mutlu edebileceği için de dini ihtiyacı yok olacaktı... Fakat Rodney Stark; dinin geleceği isimli eserinde "dinsiz gelecek düşüncesinin bir yanılsama olduğunu ifade ediyor"...
Bu ülkede Batı ile İslâm düşmanlığından başka hiçbir ortak paydası olmayan kimseler ilerlemiş sayıldı. Onların sonradan adını Atatürk devrimleri tabirine çevirdikleri inkılaplardan başka dayanakları yoktu. Dine düşmanlık bakımından Sovyetlerden daha ilerideydik. Düşünün: Sovyet Komünist Partisi papaz çocuklarının mekteplerden uzaklaştırılmalarına karar veriyor. Bunun üzerine “benim babam da papazdı” gerekçesiyle şartlı refleks fikrini doğuran Ivan Petrovich Pavlov laboratuvarıyla ilişkisini kesiyor. Komünist Partisi bir bilim adamının kalbini yeniden kazanmak kastıyla kararını değiştiriyor. Türkiye dine karşı Rusya ile karşılaştırılamayacak sertlikler gösterdi. Türk milleti İstiklâl Harbi’ni başlatmış orduya cephe almadı, Cumhuriyet idaresinin asayişi temin hususundaki gayretlerini destekledi. Buna rağmen bırakın dine dair müspet yayınlar yapmağı, Kur’an elifbası basmak bile büyük hadiseydi. Namaz kıldığı ve Kur’an okuduğu için karakolda falakaya çekilen sakallı hocaları hiç anmayalım. Dine taviz verildiği söylentisi temelsizdir. Tek parti döneminde sadece İslâm’a değil, her türlü metafizik düşünceye öylesine husumet gösterildi ki, bazı yasakların sona ermesi dine taviz gibi göründü. Türk toplumundan öcünü alamadıklarına inananlar bugün bile Ezan’ın aslına uygun olarak okunması yerine Türkçeye tercümesinin mecbur edilmesini savunmaktadırlar.
İsmet Özel
İsmet Özel
Kaynak: istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=21...
Kainat ve zaman denizi içinde sanırım an'lar gittikçe azalıyor galiba yıllarca karadelik falan bekleyen bilim insanları bu gezegenin etkisini düşünmediler yada hesaba katmadilar sonuçta her iki ihtimalde dünya için aynı sonucu doğurabilir ...
Küçük Asya'da yaşamış bir başka Grek matematikçi ve gökbilimci olan Knidoslu Eudoksus, bir göksel küre tasarlamıştı, bir kopyası dünyayı taşıyan Atlas heykeli olarak Roma'da dikilmişti. Küredeki desenler burç takımyıldızlarını temsil ediyordu. Ama eğer Eudoksus gökleri bir küre olarak tasarlamış idiyse, bu göklere göre Dünya neredeydi? Göksel kürenin düz bir Dünya üstünde durduğunu mu düşünüyordu, en garip düzen bu olurdu herhalde, yoksa göksel bir küreyle çevrili küresel bir Dünya'dan haberdar mıydı?
12. Gezegen
12. Gezegen
Resim