Kafka bu duruk evrene görülmedik bir biçim altında umudu sokacaktır. Bu bakımdan, Dava ile Şato aynı yönde gitmezler. Birbirlerini tamamlarlar. Birinden öbürüne doğru gerçekleştiğini görebileceğimiz belirsiz ilerleme kaçış alanında büyük bir fethi belirtir. Dava bir sorun koyar ortaya, Şato belirli bir ölçüde bunu çözer. Birincisi, nerdeyse bilimsel bir yönteme göre ve sonuca bağlamadan betimler. İkincisi belirli bir ölçüde açıklar. Dava tanıyı koyar, Şato bir iyileştirme tasarlar. Ama burada sunulan ilaç iyileştirmez. Yalnız hastalığı normal yaşama sokar. Onu benimsememize yardım eder. Bir anlamda (Kierkegaard'ı düşünelim), onu sevdirir. Arazi ölçücü K. içini kemiren kaygıdan başka bir kaygı tasarlayamaz. Çevresindekiler de burada acı çekme ayrıcalıklı bir yüze bürünüyormuşçasına, bu boşluğa ve adı olmayan bir acıya vurulurlar. "Bana ne kadar gereklisin," der Frieda K.'ya- "Seni tanıdığımdan beri, sen yanımda olmadığın zaman ne kadar terk edilmiş buluyorum kendimi." Bize bizi ezeni sevdirten ve çıkışı olmayan bir dünyada umudu doğurtan bu yüce çare, her şeyi değiştiriveren bu beklenmedik "sıçrama", varoluşsal devrimin ve Şato'nun da ta kendisidir.