Evren boşlukları mutlaka doldurur, derler. Psikolojiden maddi alana dek her alanı kapsayan bir sözdür bu. Ya doldurulması gereken boşluk yanlış anlaşılırsa???
Babası tarafından terk edilmiş, ağabeyinin hastalığı sebebiyle korkular içinde büyüyen, taşralı damgasıyla dışlanan, İsa’yı seven ama günahkar olarak ondan iyice uzaklaşmaya çalışan,
Bir adam gördüm, gözlerin de isyan, gözlerin de kıvılcımlar ve o korkunç bakışlarının arkasında gizlenmiş çocuk masumiyeti...
Bir adam gördüm, "Heyt!" dese dağlar yerinden oynayacak, yıkılacak tüm kalelerin surları, öyle heybertli, öyle güçlü. Ama o güçlü düşüncelerin arkasında saklanmış, kırılgan, samimi, güleç, sevecen bir
Gerçeği arayanların mutlaka okumaları gereken kitap’ diye bir cümle duyduğunuzda veya okuduğunuzda ilginizi çeker miydi?Bir kitap kapağında bu cümleye denk geldiğinizde merak edip okumak ister miydiniz?Evet diyenlerin çoğunlukta olacağını tahmin ediyorum.Zira ziyadesiyle bir insanın dikkatini çekebilecek onu okumak için kışkırtabilecek bir cümle
Erkek akrabasını öldüren bir kimse topluluğun dışına sürülür, akrabalarının ilençleri ya da kendi deyişleriyle ölen adamın öcünü arayan ruhu tarafından kovalanır, yakalanır ve yutulurdu; ta ki, geriye bir kemik yığını kalıncaya kadar.İlenç ile öç arayan ruh aynı şeylerdir. Öç alma tanrıçaları Erinys'ler, yasaları çiğneyeni ayağa kalkıp yok etmeleri için ataların ruhlarını çağıran klanın ortak ilencini simgelerler. Bütün bunların sonucunda adam çıldırır ya da belki de öldürme ediminde bulunduğu sırada çıldırmıştır bile. Yaptığı öylesine korkunç, öylesine görülmemiş bir şeydir ki, böyle davranmakla toplumun olağan bir üyesi gibi yaşama yeteneğinden yoksun olduğunu kanıtlamıştır zaten. İlkellerin, mutlak bir tabuyu bilmeden çiğnediklerini anladıkları zaman korkudan gerçekten öldüklerini ortaya koyan birçok örnek saptanmıştır. İlkel bilinç, uygar insanın bilinci kadar karmaşık olmadığından, bozulması da daha kolaydır. Dolayısıyla, işlediği suç aynı zamanda kendi cezasıdır. Böyle bir şey yapabilmesi için ancak çıldırmış olması gerekir, aklını başına topladığın da, yaptığı işin korkunçluğunu fark ederek geçireceği sarsıntı onu yeniden çıldırtacaktır.
İmkansızın Şarkısı
Kapalı bir havada sürekli yağmur yağarken arka fonda bir müzik kutusu gibi hiç durmaksızın size şarkılar çalan bir kitap okudunuz mu?
Romanın ilk satırlarından sonuna kadar arka fonda sürekli yağan yağmur ve müzik sesi eşliğinde bu kitabı okuyor olacaksınız.
Kitabın Orijinal Adı: ‘’Norwegian Wood’’
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler
_Tanrı, ilk masondur. Masonlar
_Orospu çocuğu. Marques de Sade
_Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson
_Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
Benim Ölümüm [Ma mort]
Ölüm, “duvar”ın öte yanındakilerden olduğu için hiçbir şekilde insani olmayan şey gibi görünürken, sonra bir anda bambaşka bir bakış açısından düşünülmeye, insan yaşamının bir olayı gibi ele alınmaya başlandı. Bu değişiklik çok açık bir biçimde anlaşılır: ölüm bir terimdir ve her terim (ister sonuç, ister başlangıç terimi
Neden Godard? (I)
Ulus Baker
İlk tartışma seansımıza Michel Foucault'nun "bakışın arkeolojisi"yle başlamamızın iki nedeni var: birincisi, eğer bu atölye çalışması bizi belli bir "iş" yapmaya, tartışmalarımızı görsel-işitsel, videografik imajlara taşıyacaksa --daha doğrusu böyle bir ortak karara varılırsa-- arkadaşımız Dr.
"Kötülük türlerinin çoğu toplumsal sistemlerimizin içine işlemiştir ve bu sistemlere hizmet eden bireyler yaptıklarının ciddiyetinin farkında olmayabilirler. Öte yandan bu insanların tarihin elinde basit birer kukla olduğunu da söyleyemeyiz.(...)Bu durumda söz konusu yanlış bilinç müteşekkir olmamız gereken bir şeydir. Korkunç şeyler yapan insanlar yaptıklarının en azından kısmen farkında olmasalardı, onların gerçek anlamda, içten gelen bir kötülüğe sahip olduklarını düşünmek zorunda kalacaktık. Ve bu da onların, şu an sahip olduğumuzdan daha iyi bir toplumsal düzen kurma hakkına ve yetisine sahip olup olmadıkları meselesini gündeme getirebilirdi. (...)Kötülük eylemlerinin çoğunun yanlış düşünme, ağır basan çıkarlar ve tarihsel güçlerden kaynaklandığı doğru olmasaydı, çok daha korkunç bir durumla karşı karşıya kalırdık. İnsan ırkının yaşamını sürdürmeye hakkı olmadığını düşünmek zorunda kalabilirdik."
İnsan eylemleriyle ilgilidir. Bu konu herkesi doğaldan etkiler, kimse de ona yabancı, ilgisiz kalamaz. Başka her şeyi eyleme bağlamak insan doğasının ayırıcı niteliğidir. Öyle ki, her dizgeli araştırmada, insan, eylemle ilgili bu bölüme (en azından içeriği onu ilgilendirdiği ölçüde) bütünün özü diye bakar. Böylece başka bir bölüme dikkat etmese
İnceleme değildir! Bu kitabı çok seven bir arkadaşım, altını çizdiğim bütün alıntıları kendisine göndermemi rica etti. Ben de boş kaldıkça not defterime kaydettim ve bir mesajla bu alıntıların kaybolacağı düşüncesi hiç iyi hissettirmedi bu yüzden kalıcı olarak sayfamda bulunması gerektiğine kanaat getirdim. Yani okusanız da hoş, okumasanız
Bir zamanlar benim için şiir her şeyden önemliydi, hayatın amacıydı. Hakikatin dile getirilebiliyorsa onun ancak “kekemece” de olsa şiir olarak dile getirilebileceğini düşünürdüm. Gerçi şimdi de böyle düşünüyorum ama artık hakikati o kadar değerli bulmuyorum. Hem nedir ki hakikat yani doğruluk? Felsefe kitaplarında bu iki kavramın eş anlamlı
Kısaca özetlemek gerekirse yazar kitabında,
İnsan türünün evrimsel biyolojik bir canlı olduğunu, dualizm denilen ruh-beden ayrımını gerektirecek hiçbir neden olmadığını söyler. Dünya ve insan dahil her şey maddi fiziksel bir gerçeklik içinde bulunur. Bu fiziksel gerçeklik içinde materyalizmden farklı olarak insan bilincinin çok özel biyolojik bir