Çocuğum öldü, bizim çocuğumuz. Şimdi dünyada senden başka sevebileceğim kimse kalmadı. Fakat sen kimsin ki benim için?
Sen; beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Bu paragraf... Sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıdığımız bir kadın kahraman... 13 yaşında bir çocukken apartmanlarına taşınan bir yazar olan ve kitapta sadece R. olarak bahsedilen yazara aşık olmasıyla başlıyor olaylar. 16 yaşında geldiğinde oradan taşınmak zorunda kalıyor ama sevdiğini asla unutamıyor, genç kız olup büyüdüğü zaman, kaderin onları bir araya getirdiği üç günlük buluşmadan bir çocukları oluyor ama kadın, sevdiğinin üzerine bir sorumluluk vermemek için bunu asla söylemiyor. Çocuğunun ölümü üzerine kendisi de ölmek üzereyken her şeyi bir mektupla anlatıp son kez en azından hatırlaması için yazıyor ama adam yine hatırlayamıyor... Böylesine sevmek, böylesine bağlanmak, böylesine düşünmek. Mektubu bir solukta okuyacağınıza eminim. O kadar akıcı ve sürükleyici ki.