“Benim aşık olduğum erkek de hep yolculuğa çıkardı.”
“Ama yolculuklardan geri dönülür.”
“Evet, geri dönülür ama o zaman zaten artık unutulmuştur.”
“İyi olan şey unutulmaz, seni unutmayacağım.”
Sen, beni asla, asla tanımayan , bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden , bir taşa basarcasına üstüme basan , hep , ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen , kimsin ki benim için?
‘Sana beni asla tanımamış olan sana… Bu mektup sana ulaştığında ben hayatta olmayacağım’
Olay bilinmeyen kadın ve yazar olan Bay R arasında geçen hikayeyi uzun bir mektup şeklinde anlatmaktadır. Ve kadının belirttiği gibi uzun mektup Bay R’ye iletildiği zaman hem çocukları hem de kendisi ölmüş oluyor. Mektupta da ‘Sana beni asla tanımamış olan sana… Bu mektup sana ulaştığında ben hayatta olmayacağım’ diye başlamaktadır ve yazara doğum gününde de iletiliyor bu mektup. Mektupta kadının Bay R ile karşılaşması, ilk görüşteki aşkı, daha ileri zaman da olan yaklaşımları yaşantılarını ve kadının onunla olan birlikteliğinden olan çocuğunun hikayesini anlatmaktadır. Şahsen ben böylesine bağlı bir aşk görmedim. Sadakat aşkında vardı ama çocuğunu büyütmek için sevgili oldu başkasıyla. Ama aşkı bir yandan da takıntılıydı ve takıntısı yüzünden önünde olan fırsatları çocuğuna sunulan imkanları geri tepkimesine sebep oldu. Stefan Zweig’e ben bu eserle başladım ve müptelası olduğum bir yazar okumak isterseniz sizde bu eserden başlayabilirsiniz okumaya.
"TAKINTI"
kitabın bu kadar çok konuşulmasının nedeni belki de bu kelime. Kitabın ince veya çabuk bitirilebilir olması asla basite indirgenecek bir eser olduğunu bizlere düşündürmemeli. Kitapta geçen mektubun ilk cümlesi bile anında okuyucuyu etkilemekte ve meraka sürüklemekte.
"Çocuğum dün gece öldü" mektuptaki bu ilk cümleyi okurken akılda bir çok soru oluşmakta. Mektubu yazan kişi neden bu şekilde bir giriş yaptı? Okurken bu cümlenin merakının peşinde devam ederken ilerki sayfalarda bu cümle ile birlikte daha bir çok şeyi merak etmeye başlıyor insan. Kitabın sonlarına doğru da zaten bir çoğunu anlamış oluyoruz, hele ki mektubun girişinde yazan cümleyi.
Kitapta gecen kadının her ne kadar "aşk" veya sevgisi üzerinde durulsa da bence kitap bitince insanın aklına bundan çok "takıntı" sözcüğü yer edinmekte. Öyle ki bütün bir yaşamı sırf aşk için harcamaktan da bahsedilebilir. Bir insanın kendini bu kavram uğruna ne kadar zor durumlara veya en olmayacak sıfatlara koyduğunu da anlatabilmekte.
Bazı yerlerinde hiç beklenilmeyen şeylerin çıktığı veya üzücü olayların yaşandığı kısa ama güzel bir eser.
Beni gizliden gizliye seni gözetlemeye iten o tutkulu merakın aşk olduğunu henüz bilmiyordu çocuk kalbim ben 13 yaşında bir ergendim sense 25 yaşında bir gençtin