Çocuk masumiyetinde bir tasvir
Ne yazık ki o zamanlar kara delikler henüz bilinmiyordu. Eğer bilinseydi göğsünde büyük bir kara delik açıldığını hissettiğini söylemesi kolay olurdu. Bu kara delikten içeri sürekli gelen soğuk içine işliyordu.
O gece Tita hiç uyuyamadı.Hissettiklerini açıklamaya sözcükler yetmezdi. Ne yazık ki o zamanlar uzaydaki kara delikler henüz bilinmiyordu. Eğer bilinseydi göğsünde büyük bir karadelik açıldığını hissettiğini söylemesi kolay olurdu. Bu kara delikten sürekli gelen soğuk içine işliyordu.
Reklam
İnsanın eceli belirsizdir. Eceli insana bildirilmiş olsaydı, yetmiş yaşında vefat edeceği kesin olan biri, otuzlu kırklı yaşlarına kadar, ‘ne de olsa ölüme daha çok var’ hissiyatından kurtulamaz ve hayatının ilk yarısı ölüme karşı gaflet ve duyarsızlık içinde geçerdi. Otuz kırk yaşından sonra ise darağacına çıkmakta olan bir idamlık gibi, emdiği
İnsanın ileride başına gelecek musibetleri bilmiyor olması da büyük bir nimet ve rahmettir. Şayet bu kederli vakitler önceden bilinseydi musibeti beklemek o musibetin kendi ağırlığından kat ve kat daha yıpratıcı olurdu. Dostoyevski; " Baylar yemin ederim her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır, hem de tam anlamıyla gerçek bir hastalıktır der. Yer altından notlar kitabında.. Aynı toprakların bir diğer yazarı Gorki ise; "Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun der."
Sayfa 178Kitabı okudu
İnsana dair öylesine lakaytım ki. Tüm bu lakaytlık içinde insana dair merak ettiğim tek bir şey biliyorum. Geceleyin sadece lastik sesini duyduğum ve ışıklarını gördüğüm arabaların içindekileri. Nereye gidiyorlar acaba? Evine mi, işe mi gurbete mi, askere, hastahaneye mi? Nereden geliyorlar acaba? Yoksa meyhaneden mi dönüyor? Acaba pişman mı? Kederli mi heyecanlı mı? Ağlıyor mu mutlu mu? Yüz hatları gevşek mi kasılmış mı? Yorgun mu dinç mi? Uykusu var mı? Niçin böyle? Kendimi en rahat hissettiğim zaman dilimi, gece. Kendimi en rahat hissettiğim mekan, arabanın içi. Bu ikisi birleşince insanın ne saklayacak bir sırrı ne gizleyecek bir yüzü kalıyor. Ne karşıdan gelen yüzünüzü görebiliyor. Ne birisi sesinizi duyabiliyor. "Yerin kulağı vardır." sözünü çiğneyen bir an bu. Bu merakın sebebi insanların hava almaya çıkardıları büyük sırları olmadı hiçbir zaman. İnsanın en hesapsız, en faş anı bu an. Ve müthiş bir muammayla, insanın bu en açık en saf halinin birleştiği an. İnsanın ruhunu tanımanın en net olduğu ama en imkansız olduğu an. İşte bu yüzden Tüm lakaytlığımı paramparça ediyor bu bilinmezlik. Bilinseydi ne olurdu? Ben tümüyle lakayt olurdum.
Hele Arabistanlı Müslümanlar sürekli sigara içiyorlardı; hattâ hacc sırasında bile bırakmıyorlardı sigaraları ağızlarından . Bu sigara belası , Peygamber Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bilinmiyordu. Bilinseydi ne olurdu, öyle sanıyorum ki Peygamberimiz yasaklardı bu sigarayı.
Sayfa 671Kitabı okudu
Reklam
368 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
(Süpriz bozmayan ipucu içerir) BEYAZ MUHAFIZLAR=HARBİYELİLER (Kitaptaki tanımı) "1918 yılı sona ererken tehlike tehditi hızla yaklaşıyordu.Duvarların yıkılacağı, dehşete düşmüş şahinin Çar'ın kolundan havalanacağı, bronz lambadaki ışığın söneceği ve Yüzbaşının Kızı'nın sobada yanacağı günler geliyordu.Her ne kadar vefat etmiş anneleri
Beyaz Muhafız
Beyaz MuhafızMihail Bulgakov · Maya Kitap · 2014156 okunma
Yeminle söylüyorum, Kutsal Belde'nin gezip gördüğüm yerlerinde, boşaltılıp boşaltılıp atılmış, aşağı yukarı bir milyon meşrubat şişesi ya­tıyordu ve on milyon kadar da izmarit olduğu söylenebilirdi. Hele hele Arabistanlı Müslümanlar durmaksızın sigara içiyorlardı; hatta hac sıra­sında bile bırakmıyorlardı sigarayı ağızlarından. Bu sigara belası Peygamber Hz. Muhammed (sav) zamanında daha bilinmiyordu. Bilinseydi ne olurdu, öyle sanıyorum ki Peygamberimiz (sav) yasaklardı sigarayı.
Filozof Boethius, Felsefe'nin Tesellisi adlı meşhur eserinde, adeta bu asra da hitap eder gibi konuşur ve şunu anlatır: "Hiç kimse kendi konumunu az da olsa kusurlu bulmayacak kadar mutlak anlamda mutlu olamaz. İnsan mutluluğunun özü kaygı uyandırıcıdır. Ne tamamen ele geçirilir ne de hep sürer. Bir adamın çok büyük geliri olabilir, ama aşağı bir sınıftan geldiği için hicap içindedir. Bir başkası soylu olduğu için tanınır, ama ailesinin maddi kaynakları yetersiz olduğu için tanınmamış olmayı yeğler. Bir adam hem zengin hem de soylu olabilir, ama yaşamını bekar sürdürdüğü için hayıflanır. Bir başkasının mutlu bir evliliği, vardır, ama hiç çocuğu olmadığından servetini bir yabancıya bırakacak olmanın sıkıntısıyla yaşar. Başka bir adam ise çocukları olduğu için mutludur ama oğullarının ya da kızlarının işlediği kusurlar yüzünden üzülür, gözyaşlarına boğulur. Demek ki hiç kimse kendi payına düşen mutlulukla tamamen nasiplenemez. Çünkü her mutlu durumun tatsız bir yanı vardır. Sadece henüz yaşanmadığı için bilinmiyordur. Bilinseydi ürkütücü olurdu."
Sayfa 178Kitabı okudu
Filozof Boethius, Felsefe'nin Tesellisi adlı meşhur eserinde, adeta bu asrada hi­tap eder gibi konuşur ve şunu anlatır: "Hiç kimse kendi konu­munu az da olsa kusurlu bulmayacak kadar mutlak anlamda mutlu olamaz. İnsan mutluluğunun özü kaygı uyandırıcıdır. Ne tamamen ele geçirilir ne de hep sürer. Bir adamın çok büyük geliri olabilir, ama aşağı bir sınıftan geldiği için hicap içindedir. Bir başkası soylu olduğu için tanınır, ama ailesinin maddi kaynakları yetersiz olduğu için tanınmamış olmayı yeğler. Bir adam hem zengin hem de soylu olabilir, ama yaşamını bekar sür­dürdüğü için hayıflanır. Bir başkasının mutlu bir evliliği, vardır, ama hiç çocuğu olmadığından servetini bir yabancıya bırakacak olmanın sıkıntısıyla yaşar. Başka bir adam ise çocukları olduğu için mutludur ama oğullarının ya da kızlarının işlediği kusurlar yüzünden üzülür, gözyaşlarına boğulur. Demek ki hiç kimse ken­di payına düşen mutlulukla tamamen nasiplenemez. Çünkü her mutlu durumun tatsız biryanı vardır. Sadece henüz yaşanmadı­ğı için bilinmiyordur. Bilinseydi ürkütücü olurdu. "
Reklam
Filozof Boethius, Felsefe'nin Tesellisi adlı meşhur eserinde, adeta bu asra da hi­tap eder gibi konuşur ve şunu anlatır: "Hiç kimse kendi konu­munu az da olsa kusurlu bulmayacak kadar mutlak anlamda mutlu olamaz. İnsan mutluluğunun özü kaygı uyandırıcıdır. Ne tamamen ele geçirilir ne de hep sürer. Bir adamın çok büyük geliri olabilir, ama aşağı bir sınıftan geldiği için hicap içinde­dir. Bir başkası soylu olduğu için tanınır, ama ailesinin maddi kaynakları yetersiz olduğu için tanınmamış olmayı yeğler. Bir adam hem zengin hem de soylu olabilir, ama yaşamını bekar sür­dürdüğü için hayıflanır. Bir başkasının mutlu bir evliliği, vardır, ama hiç çocuğu olmadığından servetini bir yabancıya bırakacak olmanın sıkıntısıyla yaşar. Başka bir adam ise çocukları olduğu için mutludur ama oğullarının ya da kızlarının işlediği kusurlar yüzünden üzülür, gözyaşlarına boğulur. Demek ki hiç kimse ken­di payına düşen mutlulukla tamamen nasiplenemez. Çünkü her mutlu durumun tatsız bir yanı vardır. Sadece henüz yaşanmadı­ğı için bilinmiyordur. Bilinseydi ürkütücü olurdu. "
Sayfa 178 - Hayykitap YayınlarıKitabı okudu
112 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Poe Sever Bir Kızdan...
Koskaca bir zaman paylaştım üniversite yıllarımda Poe ile. Herkesin ahh Shakespeare diye gezindiği ingiliz dili ve edebiyatında ben daima omzumda görünmez kuzgun ile gezerdim. Edgar Allan Poe seven edebiyatçı oldum. Herkes bilir Poe öykücülügünü ama ben onu şiirleriyle tanımıştım... Annabel Lee, Raven, Dream With In A Dream... Analiz etmesi en
Edgar Allan Poe Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun
Edgar Allan Poe Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı KuzgunKoray Sarıdoğan · Destek Yayınları · 202086 okunma
Boethius | hep böyle değil midir. .
“Hiç kimse kendi konu­munu az da olsa kusurlu bulmayacak kadar mutlak anlamda mutlu olamaz. İnsan mutluluğunun özü kaygı uyandırıcıdır. Ne tamamen ele geçirilir ne de hep sürer. Bir adamın çok büyük geliri olabilir, ama aşağı bir sınıftan geldiği için hicap içinde­dir. Bir başkası soylu olduğu için tanınır, ama ailesinin maddi kaynakları yetersiz olduğu için tanınmamış olmayı yeğler. Bir adam hem zengin hem de soylu olabilir, ama yaşamını bekar sürdürdüğü için hayıflanır. Bir başkasının mutlu bir evliliği, vardır, ama hiç çocuğu olmadığından servetini bir yabancıya bırakacak olmanın sıkıntısıyla yaşar. Başka bir adam ise çocukları olduğu için mutludur ama oğullarının ya da kızlarının işlediği kusurlar yüzünden üzülür, gözyaşlarına boğulur. Demek ki hiç kimse ken­di payına düşen mutlulukla tamamen nasiplenemez. Çünkü her mutlu durumun tatsız bir yanı vardır. Sadece henüz yaşanmadığı için bilinmiyordur. Bilinseydi ürkütücü olurdu. "
Sayfa 178 - Hayykitap (26. Basım, Ağustos 2021)
Beşinci yüzyılda yaşamış ve zindandayken felsefenin tecessüm ederek kendisiyle konuştuğunu iddia eden Filozof Boethius, Felsefe'nin Tesellisi adlı meşhur eserinde, adeta bu asra da hitap eder gibi konuşur ve şunu anlatır: "Hiç kimse kendi konumunu az da olsa kusurlu bulmayacak kadar mutlak anlamda mutlu olamaz. İnsan mutluluğunun özü kaygı uyandırıcıdır. Ne tamamen ele geçirilir ne de hep sürer. Bir adamın çok büyük geliri olabilir, ama aşağı bir sınıftan geldiği için hicap içindedir. Bir başkası soylu olduğu için tanınır, ama ailesinin maddi kaynakları yetersiz olduğu için tanınmamış olmayı yeğler. Bir adam hem zengin hem de soylu olabilir, ama yaşamını bekar sürdürdüğü için hayıflanır. Bir başkasının mutlu bir evliliği vardır, ama hiç çocuğu olmadığından servetini bir yabancıya bırakacak olmanın sıkıntısıyla yaşar. Başka bir adam ise çocukları olduğu için mutludur ama oğullarının ya da kızlarının işlediği kusurlar yüzünden üzülür, gözyaşlarına boğulur. Demek ki hiç kimse kendi payına düşen mutlulukla tamamen nasiplenemez. Çünkü her mutlu durumun tatsız bir yanı vardır. Sadece henüz yaşanmadığı için bilinmiyordur. Bilinseydi ürkütücü olurdu."
Sayfa 178Kitabı okudu
“ Ne yazık ki o zamanlar uzaydaki kara delikler henüz bilinmiyordu. Eğer bilinseydi göğsünde büyük bir kara delik açıldığını hissettiğini söylemesi kolay olurdu. Bu kara delikten sürekli gelen soğuk içine işliyordu.”
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.