Bir bulutun diğerine çekilmesi gibi ona çekildiğimi hissettim. Ama sonra, son anda uzaklaştım. Kim bilir neden? Kendi isteğimle olmadı; bu bir kazaydı. Küçük bir parçam, beni ondan çok uzaklara taşıdı.
6. Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'ın üzerine olmasın! Allah onların halen bulunduğu yeri de emanet olarak konulacağı yeri de bilir; hepsi apaçık kitapta vardır.
["Halen bulunduğu yer" diye çevrilen müstekar ve "emanet olarak konulacağı yer" diye çevrilen müstevda kelimelerinden birincisi, "canlının bu dünya üzerinde bulunduğu yer", ikincisi ise yeryüzündeki istikrarından önce "babanın sulbünde veya ananın rahminde bulunduğu yer" yahut müstekar, "hayatta iken bulunduğu yer" müstevda ise "öldükten sonra konulacağı yer" olarak açıklanmıştır. "Apaçık kitap" ise Allah'ın ezelî ilmi veya levh-i mahfüz olarak yo- rumlanmıştır (bk. Râzî, XVII, 186).]
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!”
Her konuda "bitti" sözcüğünün kullanılması gereken bir zaman vardır, durum tehlikeli bir hal almaya başladığında kendini tutmayı bilmek, iştahın üzerine bir sürgü çekmek, fantezileri sorgulamak ve gerekirse kendi kendini cezalandırmak gerekir. Bilge kişi zamanı geldiğinde kendi kendini frenlemeyi bilir. Arzularınızda ölçülü olmanızı tavsiye ederim.
Bakara Sûresi’nin 273. âyet-i kerîmesinde buyuruluyor ki: “Verin o fakirlere ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmeyen, onları zengin zanneder, onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla bir şey istemezler. Artık hayır namına ne verirseniz, hiç şüphesiz Allah onu bilir.”
Bu âyet-i
“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah’ın üzerinedir. Allah, o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)dır.”
(Hûd, 11/6)
Bilgi:
İnsanın ve diğer bütün canlıların en temel kaygısı hiç şüphesiz rızıktır. Rızkımızı veren (er-Rezzâk) Allah’tır. O’ndan başkasından rızık beklemek yanlıştır. Rabbimiz rızkını elde etmesi için insana akıl ve irade; hayvanlara ise içgüdü vermiştir. Bizlere düşen, helal çerçevede kalmak şartıyla Allah’ın bize verdiği kabiliyetleri en güzel şekilde kullanarak rızkımızı aramaktır. Ayrıca ayet, Allah’ın ilminin ezelî ve ebedî olduğunu yani kâinatta gizli açık, olmuş olacak ne varsa her şeyi bildiğini haber vermektedir.
Bir gün Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri bir deniz kenarında gezerken bir Mecusî, yanına bol miktarda yem almış, denizdeki balıklara yem atıyormuş. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
- Ne yapıyorsun böyle?
- Sevap kazanmak için balıklara yem atıyorum.
- Senin sevap kazanman için, evvela iman etmen lâzım. Sen Müslüman değilsin ki, hangi sevaptan bahsediyorsun?
- Peki benim bu balıklara yem verdiğimi o bahsettiğin Allah görüyor mu?
- O'nun bilmediği, O'nun görmediği bir şey yoktur ki…
- Bu da bana yeter.
Aradan 3-5 sene geçmiş, Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri hacca gitmiş, tavaf ederken bakmış, deniz kenarında balıklara yem atan Mecusî de tavaf ediyor. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri sormuş:
- Burada senin ne işin var?
- O beni gördü.
- Nasıl gördü?
- Sen gittikten sonra içimde bir nûr parladı, baktım, balıkların hepsi Kelime-i şehâdet getiriyor. Ağaçlara baktım, Kelime-i şehâdet getiriyor, ben de Kelime-i şehâdet getirmeğe başladım.
Senin Rabbin beni gördü, O gördüğü için de buraya geldim.
Sana bir nasihat vereceğim:
İyilik yap denize at, balık bilmesse HALIK Bilir.
(Alıntı)
"Düşüncelerde yaşamak ne demektir bilir misiniz ?...bir çocuk gibi mışıl mışıl uyumayı yalnızca düşüncelerinizde canlandırmanın korkunçluğunu bilir misiniz ?