Kalanlara gelirsek, eh, sonraki seller, sonra düşünülecek mevzulardı. Önemli olan bu seli atlatmak, elektriğin geri gelmesini sağlamak ve sonra hepsini unutmaktı. Bill Denbrough'un zamanla keşfedeceği üzere, Derry'liler için trajedileri ve felaketleri unutmak, adeta bir sanattı.
Gegorge denbrough kendisini bekleyen tuaf ölüme doğru koşarken ayakkabılarının tabanlarında. Hoş bir melodi yükseliyordu ve o anda içini dolduduran tek his ağabeyi bill'e duyduğu katıksız ve yalın sevgiydi....
Reklam
1216 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 30 days
Nerede olursa olsun yolunu nasıl bulacağını bilip olmayan astımını nasıl durduracağını bilmeyen Eddie Kaspbrak; babasından nefret ettiğini kendine bile söyleyemeyecek kadar korkak ama O'nun kafasında bir delik açacak kadar cesur Beverly Marsh; yanından bir an bile ayırmadığı kuş kitabıyla küçük burunlu yahudi Stan Uris; dört gözü olduğu halde tek gözden korkan binbir lisanlı Richie Tozier; yirmi yedi yıl geçse de her şeyiyle kaleyi koruyan grubun kara noktası Mike Hanlon; cüssesiyle grubun en kabası olsa da aslında en naifleri olan, kaç yıl geçse de kendini çocuk kütüphanesine ait hisseden ünlü mimar Ben Hanscom; gönül rahatlığıyla o olmasaydı hikaye olmazdı diyebileceğimiz, kekemeliğinin ardında sakladığı tonlarca cümlesiyle yazar Bill Denbrough; ve son olarak da grubun gizli sekizinci üyesi evrenin en hızlı bisikleti Gümüş... Olaylar, kişiler, mekanlar... Kitap her yönüyle fazlasıyla kusursuzdu. Günlerce elimde taşıyıp kas yaptığım ve o sayfa sayısında en az üç kitap okuyabileceğim halde O'nu okuduğum için kendime minnettarım. Bir şey ne kadar korkunç ne kadar güçlü olsa da somut bir varlığa sahipse yenilebilir. Görürsünüz, eksik noktası vardır bilirsiniz. Ama O, senin korkun. Ulaşılamaz, sonsuz, yok edilemez. Zaten zayıf noktası da bu. O'nu yenebileceğinizi düşünmek en büyük silahınız. Ve bu silaha ancak bir çocuk sahip olabilir... Tüm kitaplar zamanla yavaş yavaş unutulur. Belki önce karakterlerin soy adları sonra sırasıyla her şey. Ama ben bu kitabın bana hissettirdiği umudu hiçbir zaman unutabileceğimi sanmıyorum. Teşekkürler Kaybedenler!
O
OStephen King · Altın Kitaplar · 20206.2k okunma
Ben Hanscom’a sorsalardı, Henry Bowie, Kaybedenler Kulübü üyeleri arasında en çok benden nefret ediyor, derdi. O gün Çorak Yer’de olanlara kızdı. Sinemadan çıktığımız zaman yaptıklarımıza da. Ama en çok, kâğıdımdan kopya çekmesine izin vermediğim için öfkelendi. Aynı soru Richie Tozier’e sorulsaydı. Henry senden çok benden nefret ediyor, diye cevap verirdi. Freese mağazasına dalarak Henry’yle diğer iki silahşörün elinden kurtulduğum için. Stan Uris’e göre ise Henry en çok ondan nefret ediyordu. Çünkü o Yahudiydi. Bill Denbrough, Henry’nin en çok kendisinden nefret ettiğine inanıyordu. Çünkü sıskaydı, kekeliyordu ve güzel giyiniyordu. Evet, Henry Bowers aslında dördünden de nefret ediyordu.
"Bill Denbrough'nun zamanla keşfedeceği üzere, Derry'liler için trajedileri ve felaketleri unutmak, adeta bir sanattı."
Böylece Bill Denbrough, kendini bir kere daha şeytanla yarışırken buldu. Ama bu sefer şeytan, suratı beyaza boyanmış, pis pis sırıtan bir palyaçoydu.
Reklam
28 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.