Ne çalışmayı ne irade kullanmayı biliyoruz; dahası irade eğitimimizi kendi kendimize yapabilme araçları konusunda nereden bilgi alabileceğimizi de bilmiyoruz. Bu konuda hiçbir pratik kitap yok. O zaman boyun eğiyoruz ve bu vazgeçiş hakkında düşünmemeye çalışıyoruz.
Sayfa 13 - İş Bankası Yayınları
"Her zamankinden daha güçlüyüz ama bunca güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha da kötüsü, insanlar her zamankinden daha sorumsuz gibiler. Uymamız gereken yegâne yasalar fizik yasaları ve kendi kendini yaratmış küçük tanrılar olarak kimseye hesap vermiyoruz."
Reklam
-Tesadüf denen şeyin var olduğuna inanır mısın ? "Yani" dedim, "tesadüf şeyler olur elbette". "Olmaz!" dedi. Olacak olan olur. Bizim bildiğimiz üzerinde bir plan vardır ve biz bilmiyoruz diye onu tesadüf zannederiz. Dünyada bilinmeyen bir şey yoktur ,bilmeyenler vardır...
Gaflet hali
Dedi ki: –Gözlerimiz bağlı,öyle gafil,öyle körüz ki,daha ne zaman ıstırap çekeceğimizi,hangi zaman gülüp eğleneceğimizi dahi bilmiyoruz!Bütün teessürlerimiz yalan,bütün neş’eler sahte!..
“Ve ölümü geciktiremediğimiz, yok edemediğimiz yerde de görmezden geliyoruz. O yokmuş gibi yaşıyoruz. Ölüm niye var , yaşam niye var bilmiyoruz.”
Bir yanımızla onlardan daima uzak kalacağız, efendimiz. Bilinmez, Olric, bilinmez. Yarın güneşin nasıl doğacağını, bizi uykudan ne zaman uyandıracağını, geleceğin bizim için neler hazırladığını, kompartımana birdenbire nasıl bir insanın gireceğini, çantasında ne çeşit yolluklar bulunduğunu ve daha birçok şeyi bilemiyoruz. İnsanların içinden neler geçtiğiniyse hiç bilmiyoruz. Karşımızda bağdaş kurup oturmuş yaşlı köylü bizim içimizden geçenleri bilebilir mi? Onun için uzak kalıyoruz, efendimiz. Olamaz Olric; niçin olmadığını bulacağız. Seslerin nerelerden geldiğini karanlıkta da sezeceğiz: duyularımız gelişecek.
Sayfa 269 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
Reklam
O kadar körüz ki, ne zaman kederlenmemiz, ne zaman sevinmemiz gerektiğini bilmiyoruz. Hemen hemen tüm üzüntülerimiz de sevinçlerimiz de sahte.
Sayfa 62 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
... depresyon ya da kaygı yaşayan insanların beyinlerinde "kimyasal bir dengesizlik olduğuna dair en ufak bir kanıt yok". Bu terimin hiçbir anlamı yok aslında, diyor Moncrieff: "Kimyasal açıdan" dengeli bir beynin ne menem bir şey olduğunu bilmiyoruz ki. İnsanlara antidepresanlar gibi ilaçların beyni yeniden doğal dengesine kavuşturduğu söyleniyor, ama bu doğru değil - yapay bir durum yaratıyor bu ilaçlar. Moncrieff ruhsal sıkıntıların kimyasal bir dengesizlikten kaynaklandığı fikrinin ilaç şirketleri tarafından pazarlanan bir "efsane" olduğuna inanmaya başlamış.
Kaybettiğimizin de farkında değiliz. Şöyle ki bir şeyler hayatımızdan gitti ama ne gitti, onu da bilmiyoruz.
Sayfa 57
"Bu cinayetlerin arkası gelecek mi diyorsunuz?" "Belli mi olur?" dedi Asaf omuz silkerek. "Katilin amacını bilmiyoruz ki." Nikolay'a baktı Viktor. Arkadaşı düşünceli görünüyordu. Görüş belirtmek yine ona kalmıştı. "Sanmıyorum" dedi. "Yeni cinayet, yeni ipuçları demektir." "Ya bunu yapmak zorundaysa?" Gecenin içinde çınlamıştı Asaf'ın sorusu.
Reklam
"Bilgisayarlar ve roketler, kavrayışın degil, keşfin örnekleri," dedi. "Makineleri yapabilmek için gereken tek şey, bir şey oldugunda, sonuç olarak başka bir şeyin olduğu bilgisi. Bu basit kalıpların birikimi. Bir köpek, kalıpları öğrenebilir. Bu örneklerde 'neden?' yok. Elektrik akımının neden dolaştığını bilmiyoruz. Işığın neden sonsuza dek sabit bir hızda gittigini bilmiyoruz. Tek yapabildiğimiz gözlemlemek ve kalıpları kaydetmek."
İnsan ruhunda bir cevher, kıymet ve ilahi bir öz vardır. Aynı zamanda insanın içinde aydınlık ve karanlık iyi ve kötü var. Fakat seçme imkanı ve iradesi de var. Zaten mesele kötüyü görüp iyiliği seçmesinde ona muktedir olduğu halde iyiyi ve güzeli tercih etmişsindedir. Pek çoğumuz o iktidar halinden uzağız. İktidar ve güç bizde olduğunda onunla ne yapacağımızı bilmiyoruz. Çünkü insan sınanmadığı günahın masumu değildir.
Biz yine de değeri insan hayatının önüne geçen bir şey varmış gibi davranıyoruz. Ama nedir bu? Bilmiyoruz.
Sayfa 122
Kimse kimseyi yeterince tanıyamaz. Zaten gerçeğin ne olduğunu, eşyanın hakikatini bilmiyoruz. Hayata ve kendimize dair o kadar meçhul var ki, hangi birini dile getirelim?
Sayfa 102 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.