Giyinip güne başlamak için yataktan kalktıklarında Chani, “Halk senin ne kadar sevgi dolu olduğunu bilse...” dedi. Ama Paul'ün ruh hali değişmişti. “Sevgi üzerinden siyaset yapılmaz,” dedi. “Halkın istediği şey sevgi değildir, çünkü sevgi fazla değişkendir. Halk despotizmi yeğler. Özgürlüğün fazlası kaosa yol açar. Kaosa izin veremeyiz, değil mi? Despotizmi de nasıl sevilir hale getirebilirsin ki?”
"Diyelim ki hem senin aklından geçenleri ve beynini, hem de arkadaşınınkileri okuyabilen bir bilgisayar olsun. Eğer o bilgisayar aynı zamanda tüm dünyadaki tüm çevresel koşulları da bilse, o zaman nerede ve nasıl karşılaşacağınızı da bilirdi. Yani şans eseri karşılaşma aslında şans eseri olan bir şey değil, bu tahmin edilebilir bir gerçek."
Sayfa 253Kitabı okudu
Reklam
Erkeğin benliğinin metafiziği kahramanlığı hedeflemektedir. Kendisi bir kahraman olamayacağını bilse bile bu onun değer yargısı olarak kalmaya devam edecektir. Özsaygısı bu yüzden önem(gerçek veya sadece hayal edilen güç) imajı üzerine kuruludur. Bunların onayı için de kendisine hayranlık duyulmasına ihtiyacı vardır.
Sayfa 51 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
Suç işlerken yakalanmak insanları çok kötü etkiler. Onu, o anda gören herkesi yok etmek isterler. Bu sadece tanığı ortadan kaldırma isteği değildir. Çok başka türlü duygular gizlidir içinde. Sanki en mahrem, en çirkin, en görülmemesi gereken yerleri görülmüş gibi hisseder ve onları gören bu gözleri kör etmek, yok etmek isterler. Ne ceza alacaklarından çok artık asıl düşmanları o gözlerdir çünkü artık suçlu kendine de o gözlerle bakmakta, baktıkça kendini aşağılamaktadır. Gazetelerde okuduğum cinayet haberleri geliyor aklıma. Cinsel sorunları olan kişiler sıkça cinayet işler. İşte bu cinayetlerde asıl sebep, kişinin bu zayıf, bu çirkin, bu acınası, iğrenç yönünün bir başkası tarafından görülmesi, anlaşılması ve yakalanmasıdır. Aslında kurtulmak istenen şey kişinin kendine bakan, kendini yargılayan, aşağılayan gözleridir. Sadece cinayet gibi büyük suçlar için değil, kişiyi iç dünyasında rahatsız eden hemen her tür olayda geçerlidir bu kural. Kendisi bilse bile, bir başkasının bu bilgiye ortak olması suçunu arttırır ve o kişilerin yok olmasıyla birlikte suç da ortadan kalkacak gibi hisseder kişi. Sanki kimse bilmezse o suç azalacak, onu artık rahatsız etmeyecek, yüreğine diken gibi batmayacaktır.
Dünyevi hırslar, yeme içme, maddi olarak bir çok şeye sahip olma ve de makamlı, rütbeli, unvan ve şöhret sahibi olma arzularına dayanır. Oysa bu hırslar boşunadır. ''Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi'' sözleri dünyanın saraylarına, hazinelerine sahip olmanın bile boşuna olduğunu ne de güzel ortaya koyuyor. Şöhret peşinde koşmak da anlık bir tatmin olma arzusudur. Öldükten sonra bunların hiçbirinin bir yararı olmadığı bilinen gerçeklerdendir. Musalla taşında cenaze namazı kılınan kişi bir erkekse, hakkında sadece ''Er kişi niyetine'' deniliyor. O sırada makam, unvan, şöhret ön plana çıkarılmıyor. Dünyanın en pahalı yemeklerini en lüks lokantalarda yiyen de karnını doyuruyor, bahçesindeki gezen tavuklarından elde ettiği bir çift yumurtayı tavaya kırıp ekmek bana da karnını doyuruyor. Havyar yiyen de açlığını gideriyor, soğanı yumruğuyla kırıp ekmeğinin arasına sıkıp yiyen de açlığını gideriyor. Sonunda her yaşayan için ölüm olan bu dünyada, herkes sahip olduklarıyla yetinse, insanlar şükretmeyi bilse, hakkı, haramı bilse; huzurlu bir dünyaya sahip oluruz. Sahip oluruz olmasına, ama geçiciliğini de unutmamak ve ona göre zamanı değerlendirmek erdemine de sahip olmalıyız.
Sayfa 99 - Az KitapKitabı okuyor
İnsanoğlu tehlike karşısında, kurtulamayacağını bilse de, önce kaçmayı dener.
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.