İnsan, tin aracılığıyla algılanımın sınırlarını aşar ve Gance'ın söylediği gibi, bindirmeler ruhun bedeni "sardığı" ve onun "önüne geçtiği" his ve düşünce imgeleridir.
Azınlık öncelikle, bir olguyu, yani sayısı ne olursa olsun, yasayı yapan ve çoğunluğu tespit eden bir ölçüye bağımlı bir fraksiyon olarak çoğunluğun dışında veyahut içinde bulunan bir gurubun durumunu belirtir. Bu anlamda, sayıca çok da olsalar, kadınların, çocukların, Güney’in, üçüncü dünyanın, vs. hala azınlıklar olduğu söylenebilir. O halde bu ilk anlamını “kelimeden” alalım. Hemen ikinci bir anlam gelir: Azınlık artık bir olgu değil, girişilen bir oluşu ifade edecektir. Azınlık-oluş bir amaç, herkesi ilgilendiren bir amaçtır, çünkü herkes despotik ölçü birimi etrafında kendi varyasyonunu oluşturduğu ve onu çoğunluğun bir parçası yapan iktidar sisteminden, bir ya da diğer yandan kurtulduğu ölçüde bu amaca ve bu oluşa girer. Bu ikinci anlama göre, azınlığın çoğunluktan çok daha kalabalık olduğu açıktır.
İlk defa içim kanayarak okudum Bay Muannit Sahtengi'yi...pardon Vüs'at O Bener'i.
Bir Türkiye tablosu olarak Bay Muannit Sahtengi'nin notları nedense (nedense lafın gelişi esasen bariz gerçeklerden ötürü) beni derinden etkiledi.
Bir de garip tesadüftür, okuduğum esnada twitter'a bir bakayım derken, karşıma bir hesapta
Kemal Burkay 'ın Gülümse'si çıkmasın mı...
Bir de Sezen Aksu sesinden fonda ihtimaller, şehre belki gelmesi mümkün olabilecek bir filmin her yeri ormana çevirip yeni mucizelere perde açması, iklimin değişip baharın gelmesi derken...
Çok kötü üstüste bindirmeler ile, yaralayan bir kitap oldu...sonu matrak gibi ama siz siz olun, Sezen Aksu, Gülümse'yi okurken bu kitabın sonuna tesadüf etmeyin.