Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Biz kimiz? Nereden gelip, nereye gidiyoruz? _Biz insanlar, bir kapının önüne bırakılmış yeni doğan bebekleriz. Sepetlerimize bebeklerin kim olduğuna, nereden geldiğine dair ya da atalarının kimler olduğuna dair bir not da iliştirilmemiş. Bu yetim bebeklerin sicilini öğrenmeyi özlemle bekliyoruz. Pek çok kültür sürekli olarak ebeveynlerimizle
335 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
Tarihi
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı
hocadan okumak ayrı bir haz 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda modernleşme sürecini, siyasi, toplumsal ve kültürel değişiklikleri ele alan başyapıtı. Tarihe ilgi duyan okurların okuması gerekli bir kitap, elbette 600 yıllık imparatorlukta sanayileşme ve eğitim öğretim yok denecek kadar az. Birde kimi Atatürk düşmanlarına
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılıİlber Ortaylı · KronikKitap · 20182,392 okunma
Reklam
80 syf.
7/10 puan verdi
Paths of Glory
Fowles 60'larda yazdığı denemelerinde sinemanın edebiyattaki betimlemeleri çok daha iyi resmettiğini, bu nedenle artık roman yazmanın eskisinden daha zor olduğunu belirtir. Bu kitabı okurken aklımda sürekli Kubrick'in "Paths of Glory"de bu dehşeti kanlı canlı önümüze "zaten" sunmuş olduğu kıyası geldi. Öncelikle şunu
Kızıl Kahkaha
Kızıl KahkahaLeonid Andreyev · İş Bankası Kültür Yayınları · 20195,2bin okunma
Neden alim yetiştiremiyoruz? Prof.Dr. Mehmet Akif Koç’un konuşmasından geniş bir özet sunuyoruz: Hicri ilk üç asırda ne zaman ne gerekmişse ulema onu görmüş ihtiyacı karşılama teşebbüsüne girişmişler. Mesela Hicri dördüncü asırda İbn-i Nedim’in fihristiyle karşılaşıyoruz, daha önce yok. Dört asır boyunca bütün alanlarda ilim kaleme alınmış,
Pakistan'ın Çin'e yönelik yaklaşımını "istikralı bir şekilde gelişen dostluk ilişkisi" olarak niteleyen Çima'nın, ABD'nin küresel politikalarına ilişkin hataları üstüne yaptığı değerlendirme dikkat çekici: "Biz Pakistan olarak teröre karşıyız. Terör Pakistan'ın sadece iç sorunları etkilemiyor. Terörün Pakistan üzerinde çok kapsamlı bir etkisi bulunuyor. Maalesef Almanya Afgan Ordusu'nu çok kötü biçimde eğitti. Kötü eğitim alan Afgan Ordusu terörle mücadelede yetersiz kalıyor. Uyuşturucu baronları ve savaş zengini işadamları ülkedeki etkilerini koruyorlar. ABD Irak'ta 160 bin askerle varlığını sürdürmeye çalışıyor. Afganistan'da 40 bin askerle teröre karşı savaşmak mümkün mü? Kaldı ki 40 bin askerin sadece 20 bini muharip güç düzeyinde. Geri kalanı savaşmak bile istemiyor. Amerika kendi yapamadığını Pakistan'ın yapmasını bekliyor ve suçu sürekli olarak Pakistan'ın üzerine atıyor. CIA, bölgeyi Balkanlaştırmak istiyor. Biliyor musunuz, Belucistan'ın bağımsızlığı için savaşmakta olan Belucistan Özgürlük Ordusu, Afganistan'ın Kandahar kentinde üstlenmiş durumda. ABD tarafından da yönlendiriliyor."
Sayfa 242
Hamas Bağımsız Değildir…
Mehmet Ali Bal'dan çarpıcı Hamas-İsrail savaşı analizi: Hukukçu işadamı Mehmet Ali Bal, Hamas'ın başlattığı "Aksa Operasyonu" sonrası İsrail'in Filistin'deki soykırım saldılarının arka planını ve başta ABD olmak üzere küresel güçlerin bölgedeki çıkarlarını analiz eden bir yazı kaleme aldı. İsrail'in,
Reklam
Siviller (mi?)
(Ordu Sözcüsü) Daniel Hagari’nin açıklamalarıyla eş zamanlı olarak, İsrail basını, İsrail iç güvenlik servisi Şin-Bet’in başkanı Ronen Bar’ın Başbakan Benyamin Netanyahu’ya bir rapor sunduğunu, raporda Batı Şeria’daki yerleşimci terörünün Filistin halkını da terörize ettiğinin vurgulandığını yazdı. Aynı günlerde, Batı Şeria’dan Yahudi
Yunanistan ile Türkiye arasında zorunlu nüfus mübadelesi...30 Ocak 1923'te imzalanan anlaş­ma, etnik temelin tanımında dini kullanıyordu. Sonuçta Ortodoks kilisesine bağlı olan 1.100 bin eski Osmanlı vatandaşı Yunanistan'a göç ederken, genelde Makedonya ve Girit'te yaşayan 380 bin Müslüman Türkiye'ye geldi. Rumların birçoğu daha anlaşma irnzalanmadan kaçmıştı ama Orta Anadolu'da Karamanlı olarak bilinen Türkçe dil­li Rumlarla, Karadeniz kıyısında ve başka bölgelerde yaşayanlar da kendilerine yeni bir vatan aramak zorunda kaldılar. Batı Trakya' daki Müslümanlarla, Büyük Savaş'ın bitiminden önce İstanbul sınırları için­ de yaşayan (yerleşik) Rumlar bu göçten muaf tutuldular. Ama yaklaşık 150 bin Rum'un ya kendi isteğiyle ya da zorunlu olarak eski Osmanlı başkenti ve çevresini terk etmesiyle bölgenin karakteri geri dönülmez bir biçimde değişti... Zorunlu takas süreci Türklerden çok Rumları etkilerken, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya gibi diğer Balkan ülkelerinden göç edenlerle de Türkiye'nin nüfusu arttı(1935 sayımı 960 bin Türk'ün yabancı ülkelerde doğduğunu gösteriyor. Bunlardan 370 bini Yunanistan, 227 bini Bulgaristan, 158 bini Yugoslavya, 70 bini Sovyetler Birliği sınırları içinde kalan topraklar ve 62 bini Romanya' dan gelmişti).
Sayfa 454 - Remzi Kitabevi.
Kürtçe, Kürtçe konuşan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın kültürleri bu kadar baskı altına alınmasıydı... Kürtçe’nin konuşulması, doğan çocuklara Kürt adı verilmesi yasaklanmasaydı... 20 bini aşkın yerleşim biriminin Kürtçe olan isimleri Türkçe’ye çevrilmesiydi... “Kürt yoktur, dağ Türk’ü vardır; karda yürürken çıkardıkları ‘kart kurt’ sesler nedeniyle onlara Kürt denmiştir” saçmalıklarına saplanmasaydık... Kürtçe müzik, edebiyat yapılması yasaklanmasaydı... Türkiye Cumhuriyeti kendisini böylesine bir kültürel ırkçılığa kaptırmamış olsaydı... Bütün Türkiye’yle birlikte Güneydoğu da ekonomik ve toplumsal kalkınmanın nimetlerinden yararlansaydı... Yoksulluktan, işsizlikten, cehaletten kurtulsaydı... Bu kadar geri kalmasaydı... Nasıl Fransa kendi Bretonlarına, Alsacelılarına, Basklarına, Korsikalılarına Fransızca’yı sağlam bir ulusal eğitim sistemi içinde öğretip Fransızlığı bir üst kültür olarak benimsetmenin yolunu açtıysa, Türkiye Cumhuriyeti devleti de bütün Kürtlerine Türkçe okuyup yazma öğretebilseydi... (1870’te İtalya ulusal birliğini kurduğunda nüfusunun sadece yüzde 4’ü İtalyanca, yine o yıllarda Fransa’nın ancak yarısı Fransızca biliyordu...) Kendi dilini konuşup öğrenebilen, şarkısını söyleyip edebiyatını yapabilen, kimliği inkâr edilip horlanmayan Kürt vatandaşlarımız ezici çoğunluğu oluştursaydı... Güneydoğu’yla birlikte bütün Türkiye’yi bu kadar katı merkeziyetçi değil, daha yerinden yönetime ağırlık verecek biçimde yönetebilseydik... Ya da ulus-devlet olmakta bu kadar gecikmeseydik...
Sayfa 586Kitabı okudu
Viyana’dan bir beklentisi yoktu. Duyduğunu sandığı gök gürültüsü, Avusturya’dan değil, güneydoğu Avrupa’dan, bir turlu istikrara kavuşamayan Balkanlar’dan geliyordu. Avrupa’nın bu huzursuz köşesinde her an her şey olabilirdi. Türkiye’de gelişen olayları özel bir ilgiyle izleyen Parvus, 1908 ’de büyük devrimci coşkuyla iktidara gelmiş olan Jön-Türk
Reklam
Faili meçhul
Güneydoğu’da yıllardır sürdürülen, devletin içinde yuvalanmış kimi karanlık güçlerin işledikleri ‘faili meçhul’ siyasal cinayetler, son aylarda tırmanarak büyük şehirlere de sirayet etmiştir. Bu cinayetler genelde sinsi biçimde işlenmekle birlikte, kimi zaman umuma açık yerlerden kaçırılan kişilerin infaz edilmesi biçiminde de işlenmektedir. Ne acıdır ki, rejimin meşruiyetiyle ilgili bu olaylar basında ya hiç yer almamakta ya da polisin istediği doğrultuda birkaç satırlık haberlerle geçiştirilmektedir. Güneydoğu’daki illerin, özellikle Diyarbakır merkez, Silvan, Batman merkez ve Nusaybin ilçelerinde bu tarzda işlenen cinayetlerin son iki yıllık bilançosu 3 bini aşmıştır. Basının, işitsel ve görsel iletişim araçlarının ilgisizliği, kamuoyunu da bu olaylar karşısında ilgisiz ve duyarsız yapmıştır. Unutmamak gerekir ki, hukukun çiğnendiği ve devlet adına cinayetlerin işlendiği bir toplumda hiç kimse, ama hiç kimse güvencede olamaz.Bugün tanımadığımız insanlara yönelik cinayet eylemleri, yarın bizi de hedef alacaktır.
Sayfa 415Kitabı okudu
Suriye ve Filistin
Altı Gün Savaşı'na son derece gönülsüz biçimde iştirak eden Ürdün Krah Hüseyin, Filistinlilerin Israil'e yönelik bu saldın- lanından hiç de memnun değildi. Israil'le Ürdün arasında giz- li görüşmelerin devam ettiği bu dönemde, Filistinli gruplar Kral'ın "İsrail'le barış" stratejisini baltalıyor, iki ülke arasın-
Sayfa 83
125 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Selahaddin Eyyubi - Hannes MOHRING /Gülümseyerek ölüme giden adam!
Selahaddin Eyyubi Kudüs fatihi! Haçlıların korkulu rüyası. Düşmanlarının bile saygısını kazanan lider! Batının tabiriyle: Soylu kafir. Şövalye. Sultan ve Dönemi (1138 - 1193) Hem bir tarih, dönem hem de bir biyografi kitabı. Selahaddin Eyyubi merkezinde Haçlı Seferleri, sebepleri, sonuçları, o dönemde İslam dünyası, Bizans ve Batı'nın
Selahaddin Eyyubi Sultan ve Dönemi
Selahaddin Eyyubi Sultan ve DönemiHannes Möhring · 125 · 046 okunma
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.