Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“İnsan acı çeker, ısrar eder ve talep eder. Yüz binlerce dünyaya sahip olsa da huzur bulamaz. İnsan kılı kırk yarar, bir biçimde her türlü işle ve zanaatle uğraşır; çok çeşitli görevlerle kendisini meşgul eder. Arzu ettiği arzu nesnelerine ulaşamadığı için astronomi ve tıp alanlarını öğrenir. Normalde insan sevdiğine ‘kalbimin huzuru’ der. Hâl bu olunca insan, başka bir şeyde nasıl rahat ve huzur bulur. Bütün bu zevkler ve meşguliyetlerin hepsi merdiven gibidir. Çünkü insan merdivenin basamaklarına yerleşip yaşamaya kalkışmaz, geçicidir oraları; ne mutlu ona ki, bu gerçeğin farkına varmak için yeterince erken uyanır. Böyle biri için uzun yol kısalır ve hayatını merdiven basamaklarında boşuna harcamaz.”
Geçmişinin bu dönemini nadiren aklına getirirdi ama bunun, mayanın hamuru kabartması gibi içinde kabardığını fark ediyordu. Acı bir tecrübeyle zenginleşmiş, başka biri olmuştu. Öylesine karanlık, öylesine şiddetli bir manevi yanlızlık yaşamıştı ki, hafızasında silinmesi mümkün değildi. Adil oluşunda, sonraları hayırseverliğinde, nezaketinde daima hafif acı bir dip nota olacak, bir fakire yardım ettiğinde bir başkasının, "Nerede bende o kısmet" diye sitem etmesinden kuşkulanacaktı. Bunu hiçbir şey aşamıyordu; ağır bir ağı gibi bedeni yavaş yavaş zehirliyor ve ölümcül etkileri ancak aylar hatta yıllar sonra gözüküyor, kendi gözünde binlerce kez temize çıkarttığı eylemi, Mösyö Mitaine'in ruhunu kemiriyordu.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
O gün bir mucize gerçekleşti. Okul bahçesinden geçti ,okula girdi ve hiç kimse o yürekli küçük kızla alay etmedi. Nikki binlerce insana kendileri olmalarını,Tanrının bahsettiği yeteneklerini kullanmalarını ve belirsizlikler, acı, korku ve ön yargılar karşısında dimdik durabilmeyi öğretti.
Böyle bir acı çekme iştahıyla kahrolunduğu zaman -bunun sonunu getirmek için- binlerce hayat gerekirdi; ruhların göçü fikrinin nasıl bir cehennemden çıkmış olabileceği anlaşılıyor.
Binlerce yıllık ilkel bir düşünüş biçiminin yarattığı bir alışkanlık olsa da, saçma sapan bir yanılsama sayılsa da, insana mutluluktan çok acı verse de, aşksız geçmiş bir ömür bence fakir bir yaşamdır.
Sayfa 290
Ben deliyim… Yorgun ve yalnızım kaldırımlara misafirim… Gecenin gözleri üzerimde. Denizin ortasında küçük bir adayım, yüzme bilmem… Yüreğimi bir yere bırakmışım, bıraktığım yerden çok uzaklardayım. Kapıları kapatmışım üstüme, sürgüleri beynime çekmişim. Hey sabreden derviş banada sabretmeyi öğretsene. Ben deliyim, ama çok şey bilirim. Renkler ve
Reklam
İşte yaşam bu! dedi. Görüyor musun insanları nasıl birbirlerine karşı kışkırtmışlar,budalalık ve korku sayesinde onları kör etmişler,ellerini,ayaklarını bağlamışlardır. Onlara zulmediyorlar,ter döktürüyorlar,eziyorlar,birini öbürünün eliyle vurduruyorlar. Onları tüfek , cop , kaldırım taşı haline getirmişler,sonra da : BU DEVLETTİR! diyorlar. Bu bir cinayet,ana! Milyonlarca insanın öldürülmesi , ruhların katili.. Anlıyor musun ? Ruhu öldürüyorlar. Bizlerle onları arasındaki farkı görüyorsun: Bizden biri bir insana vurdu mu , utanıyor , acı çekiyor,özellikle tiksinti duyuyor! Oysa ötekiler , acımadan , kılları kıpırdamadan, rahatlıkla binlerce kişi öldürüyorlar,zevkle öldürüyorlar! Kendilerini insanlara egemen kılma olanağını sağlayan parayı , altını önemsiz kağıt parçalarını, bir sürü ıvırzıvırı korumak için boğuyorlar. Düşün bir kez : kendilerini savunmak,korunmak için değil , varlık aşkına yapıyorlar. İçerden değil , dışardan sakınıyorlar.
Sayfa 136Kitabı okudu
Gururla Bakıyorum Dünyaya çünkü isyan bıçağıdır böğrüme saplanan sancı çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum ve kederin ve solgun yüzlü işçilerin üzerine dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden. çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak miting afişleri cesur pankartlar ve binlerce
280 syf.
9/10 puan verdi
Ben bir arnavut kızı olarak savaşı gönülden hissedenlerdendim o dönem içinde... İnsanlığın pis zihniyetli kendi siyasi ideolojileri için hem kendi halkına hem savaştığı diğer halklara nasıl acımasızca davrandığının yakından şahit oldum. Kosova' da ki ailemin burada ki kamplara yerleşmesi savaşın bitmesini dört gözle bekleyip yurtlarına dönmek istemelerini dilleri ve gönülleri ile her daim hissettirdiler bize. Leyla' yı okuduktan sonra savaşın gerçek yüzünü, tokat gibi carpmasini ailemin savaştan küçük yaralar alip kurtulmasını gorunce binlerce sukrettim Rabbime... Bu nasil bir aci,bu nasil agir bir sinavdir diye diye kitabin her satirinda saskinlik,keder ve üzüntü ile okudum. Vatan ve millet bütünlüğünü,bir bayrak altında ulusça barış icinde yasamanin ne buyuk nimet oldugunu bir kez daha anladim.meger serefimizi, namusumuzu, ekmegimizi koruyan Rabbimden sonra bir bayrak altinda yasamamizmis Allah bize bu degerlerin farkina varmamizi nasip etsin.Konunun disina ciktim affiniza siginarak Leyla okunmasi gereken kitapligimiz da yerinin olmasi gereken kitaplardandır ...
Leyla
LeylaAlexandra Cavelius · Pegasus Yayınları · 20167,4bin okunma
Bugün 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nin 16. Yıl Dönümü O tarihte yedi, yaşındaydım, altı gün sonra ise sekizinci yaşıma basacaktım. Gece saat 03.02'de nedenini anlamadığım bir şekilde uyanmıştım ve ailemle evden çıkıyorduk. Üzerimde pijamalarımla... Çocuktum, pek hatırlamıyorum tabi... O depremden sonraki yaklaşık bir, iki haftalık süreyi
Reklam
ARA GÜLER 100 YÜZ “100 YÜZ”, Ara Güler’in Türk Edebiyatından 100 edebiyatçının portre fotoğraflarını çektiği ve her edebiyatçının eserlerinden kısa bir örnekle zenginleştirdiği yazar fotoğrafları kitabı. Ara Güler, kitabın arka sayfasında şöyle yazar; “Eğer ben bu insanların fotoğraflarını çekmese idim, Türk Edebiyatı yüzsüz(100 süz)
Kurbanın olurum Leylim, kendini üzme, boşu boşuna haksız yere kendini üzme, kurtar kendini. Bak, yanında ben varım. Seninle olduktan sonra yapamayacağım ne vardır?Önce kendine inan, kendini sev, sonra bana bel ver, bana yaslan, bak yaşaman nasıl asli cevherini gösterecek. Üzme hiç kendini, ölürüm sonra. Ölmek, hiçbir şey değil. Sen böyle canlı, sıcak, dost, aziz ve en güzeli sevgiliyken ölmek, acı da olsa katlanılır. Ama senin bu bedbin halini görmek... İşte mesele burada. Artık tek mısra yazamam, bir satır uyku uyuyamam. Yerin dibine batsın hepsi. Ne bok yemeğe sana iki yıl önce rastlayamadım. Ben ki 29 yaşındayım. Ama binlerce yıldır seni arıyor, hasretini çekiyorum.
424 syf.
1/10 puan verdi
Bu nedir ya? İçim dışım s.k oldu! Bir kadın bu kelimeyi nasıl bu kadar kolayca telaffuz eder? Bırak telaffuz etmeyi, belki de binlerce kişinin okuduğu bir yere nasıl yazar? Kadını bırak, bir insana hiç yakışmıyor bu küfürler... O nasıl bir küfür haznesidir öyle taşmak bilmedi! Böyle mi gerçekten bizim nesil? Yemin ediyorum utancımdan bölüm başlıklarını kapatıyordum okurken. Bol küfürlü başlıklar mevcut da... Ben de ilişkiler yaşadım. Ben de terk edildim. Saplantılı birlikteliklerim, acı ayrılıklarım oldu. Sarhoş da oldum. Ama ben hiç birini böyle edepsizce ne yaşadım, ne anlattım, ne de yazdım. Bir kitap eski sevgililere ithaf edilip sonra da onlara "O... çocukları" diyerek bitirilir mi Allah aşkına? "Çok doğal anlatmış" da, "çok içimizden"miş de... Bırak ya! Benim içimde bi tane PuCCa olsa vallahi papaz çağırırım içimden çıkarsın diye. Eğer yaşadıklarını daha edepli anlatabilseydi, tavsiye edebileceğim bir tatil kitabı olabilirdi. Ama inanın PuCCa benim gibiler için okunası bir yazar değil. Gülmedim yaşadıklarına, üzülmedim de... Yani üzüldüm de, anlattıklarına değil böyle bir üslup kullandığına üzüldüm. Yat kalk, iç dağıt, dağıl ama düzgün anlat/yaşa be arkadaşım. "Özgür kadın" tanımı bu mu günümüzde? Otobiyografiler böyle mi yazılır oldu? Kafam karıştı, içim bulandı... Neyse, Merak ediyorsanız okuyun, alıkoymuş olmayayım sizi...
Ve Geri Kalan Her Şey
Ve Geri Kalan Her ŞeyPucca · Okuyan Us Yayınları · 20113,768 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.