Artık modern hayattan uzaklaşarak taşranın sessizliğine gömülmek isteyen insan çok... Hatta modernliğin keşmekeşi içinde içgüdüsel olarak yuvasını yüzyıllar boyunca kaybeden insanoğlunun köklerine dönerek doğanın içinde kendisine bir yer edinme çabası olasıdır. Ama her dönüş uyumu beraberinde getirmeyebilir. Hermann'ın karakteri kuzey denizinin kıyısında küçük bir ev içine yerleşirken kafese mi yoksa yuvasına mı yerleştiğinin ayırdına varmayan bir hayvan içgüdüsüyle hareket eder. Anlamlandırmaya çalıştığı yaşam parçacıklarından oluşturduğu anlamlı bütünlerden sunduğu ifadeler ise fazlasıyla manidardır. Bazen güçlü edebi dilin, hayata karşı yorumları, okuru kendine çeken bir anafora dönüşür. Mekanın sadeliği ortamın doğallığı içinde kaybolan karakterler her ne kadar silik gibi görünse de kahramanın hayatına anlam katar. Kızı ve kocasıyla dertleşen yeni bir hayat kurmanın zorluklarını aşmaya çalışan yalnız bir kadının macerası dışarıdan pek bir anlam ifade etmese de edebiyatın gücü her şeye cevap vermeye hazır. Üstelik kurgunun zikzaklarının etkisine inananlar için Hermann'ın tasarladığı dünyanın pek tatmin edici olduğu da söylenemez. Ama edebiyatın sanata evirilmesi her şeyin üstünde kendisine yer bulur.