·
Puan vermedi
Afrikalı Leo
AFRİKALI LEO/AMİN MAALOF Ben Hasan, tartıcıbaşı Muhammed'in oğlu, ben Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papazın vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum ama Afrikalı değilim Avrupalı da Arabistanlı da değilim. Bana Grenadalı, Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim.
Afrikalı Leo
Afrikalı LeoAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202214,2bin okunma
Mitokondri DNA'sının çocuklara yalnızca annelerinden geçiyor olduğu gerçeği, hepimizin geçmişinde Afrika'da yaşamış tek bir kadının olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Hem bilim dünyasında hem de günlük basında üne kavuşan "Mitokondrial Havva" veya "Havva varsayımı" işte böylece ortaya çıkmıştır.
Reklam
İnsanları başarısızlık bölgesinde durduran ne?
Yıllar önce bir gün, bir tatil köyünde seminer için konuşma sıramın gelmesini bekliyordum. Birden aklıma bir soru geldi. İnsanların çoğu başarısızdı, mutsuzdu, yaşadığı hayattan memnun değildi ama bu durumu değiştirmeye dönük güçlü bir çaba içerisinde de değildi. Bu insanları durduran neydi? Seminer başlar başlamaz katılımcılara sordum: Hayatta
Nasyonal Sosyal Devlet Anlayışı Üzerine
Bilinmeli ki gerçek ile hakikat aynı şey değildir. Hakikatte Avrupa ülkelerinin birkaçı dışında sosyal devlet anlayışını ne de güzel uyguluyorlar diyebileceğimiz ülkelerden Afrika halklarının bir yaşam alacağı var. Kendi yurttaşına insan onuruna yaraşır bir yaşamı verebilmek, "topraklarında" yaşayan hayvanları koruyup, barındırabilmek için ortak dünyamızın diğer halklarının hakkını göstere göstere gasp etmekten çekinmiyorlar. Altınları, değerli madenleri gasp etmeleri kenara dursun, örneğin tropik kakao ağacının çekirdek denen tohumlarını onlar için toplayan, kendi ilinde parya olan o tohumun işlenip çikolata halini rüyasında bile göremeyen Afrikalı bir ailenin gözyaşları üzerine kurulmuş bir sosyal devlet anlayışını övmek belki bir gerçeği yansıtabilir ama asla hakikati yansıtmaz. Yadsınamaz bir gerçek var ki dünyanın hukuk sisteminin kurucusu olduklarını iddia eden makamlar uluslararası hukuku Afrika çöllerinde suya muhtaç etmiş, etmeye de devam etmektedirler. Dolayısıyla bir durumu hukuka bağlamak hatta ahlaki olmayan bir durumu bile hukuki bir kaynak icat edip ona dayandirmak mümkün ve dünyanın kodaman devletleri bu hususta çok marifetliler. Ancak hukuka uygun olan her şey ahlaki ve adil olmayabilir.
292 syf.
·
Puan vermedi
"Hayat kolay mı sanıyorsun sen?"
“2021 Nobel Edebiyat Ödülü” yazarı Abdulrazak Gurnah’ ın Shakespeare’ in “Kısasa Kısas” adlı oyunundan uyarladığı “Kumdan Yürek “adlı romanı ile 60’lı yılların Zanzibar toplumundan Londra’ya göçen ve geride içini kuşkuların kemirdiği aile sırrı ile var oluş mücadelesi veren bir gencin acıklı göç hikayesini okuyoruz. Salim 17 yaşında iken devlet
Kumdan Yürek
Kumdan YürekAbdulrazak Gurnah · İletişim Yayınları · 20211,372 okunma
Şu anda dünyanın her tarafında okunan Kur'ân, Hz. Ebû Bekir'in (r.a) emri ile derlenen nüshasının, Hz. Osman (r.a) tarafından resmi bir emirle farklı bölgelere gönderilen nüshaların bir kopyasıdır. Bugün bile, dünyanın çeşitli bölgelerindeki büyük kütüphanelerde çok eski nüshalar bulunmaktadır. Eğer Kur'ân'ın her tür değiştirme
Reklam
Ve şimdi Afrika gerçeği ile yüz yüzeyiz... Sefaletin kalbine doğru bir seferi gerçekleştirdiğimizi yeni yeni anlıyoruz...
232 syf.
·
Puan vermedi
İNCELEME DEĞİL DE DERS NOTU DİYEBİLİRİZ YA DA ÖZET :)
GİRİŞ Bir dili "zengin" ya da "yoksul" olarak nitelemek için gerekli olan ölçütleri açıklarken cevaplanması gereken bazı soruların listesi ile başlıyor kitabımız bu sorular, bir dildeki sözcük sayısının o dili zengin ya da fakir dil olarak belirlemede etkisi ; sözcüklerin nesneleri, evreni, insan davranışlarını ayrı ayrı
Türkçenin Zenginlikleri İncelikleri
Türkçenin Zenginlikleri İncelikleriDoğan Aksan · Bilgi Yayınevi · 2005143 okunma
Nutuk'da Hilafetin kaldırılması üzerine,
"Bilginize sunmalıyım ki, Şükrü Efendi Hoca ve onu ve imzasını ileri süren politikacılar, sultan veya padişah unvanını taşıyan bir hükümdar yerine, unvanı halife olan bir hükümdar koyarak konuşmuşlar ve iddialarda bulunmuşlardı. Şu farkla ki, herhangi bir ülke ve ulusun hükümdarı yerine dünyanın değişik yerlerinde topluluklar halinde yaşayan,
Satır Arası- Afrika'nın Paylaşımı
Afrika'nın Paylaşımı
Afrika'nın Paylaşımı
Afrika kıtası sömürgeciliğin en ağır izlerini günümüzde hala taşımakta. Hala kıtanın bağımsız olduğunu söylemek zor. Bu duruma gelinen süreci ele alıyoruz. Hayır sever bir bilim sevdalısı ve destekçisi Belçika Kralı II. Leopold ve tabiki İngiltere, Fransa gibi sömürgeciliğin baş aktörlerini tarih sahnesinde ele alıyoruz. Anlatılanlar ve yaşanılanlar kıyaslandığındaysa Afrika gerçeği gözlerimizin önünde belirmeye başlıyor... youtu.be/surdlXRS79g?fea...
Reklam
O kitabın sıkıcı olmasına aldırmadım; sadece suya sabuna dokunmayan olguları kayda geçirdim, örneğin Falanca'nın Filanca'yla evlenmesinden ve kızın babasının şeref ve itibarını artıran imtiyazlardan bahsederken, o evliliğin arkasında yatan siyasi sebeplere ve ailelerin aralarında yaptıkları gizli pazarlığa değinmedim. Örneğin Filanca'nın bir tabak Afrika inciri yedikten sonra ansızın ölüverdiğini yazabilir, ama vakıalar mahkemelerin hükümleriyle desteklenmediği sürece, bu kişinin zehirlendiğini ve ölmesinin kimin işine geldiğini belirtmezdim. Hiç yalan söylemedim, ama burada anlatmaya niyetli olduğum anlamda gerçeği de söylemedim.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
[kişisel bilinçdışı, kolektif bilinçdışı]
Örneğin Afrika yerlileri güneşi karşıladıklarında, bu kolektif bir meseledir, bireysel bir tercihten kaynaklanmaz. Ayrıca bulaşıcı bir etkisi de vardır. Örneğin yeni ayı karşıladıklarında şöyle bir hareket yaparlar; [ Jung’un burada nasıl bir hareket yaptığı notlarda belirtilmiyor] biz de o zaman her seferinde şapkalarımızı sallarız. Heyecanlı bir kalabalığa karıştığınızda siz de heyecana kapılırsınız, mantık ve sağduyudan eser kalmaz, zaten bu durumda bir işe de yaramaz. Durduk yere kimsenin heyecana kapılmayacağından da emin olabilirsiniz. Daima bir şey bizi heyecana getirir. Ayrıca batıl inançlarımız da vardır çünkü öyle ya da böyle kolektif meseleler bizi etkiler. Haliyle, ilkeller arasında durduğunuzda siz de buna kapılırsınız. Normalde kavrayamadığınız şeylere inanıp onları hissedersiniz. Bir kalabalığın içindeyken bir şakayı anlamadığınızda yine de güleriz çünkü kalabalığın heyecanı bizi tahrik eder. Burada mantık aramayın, bu bir olgu. Bunun şundan ya da “bundan ibaret” olduğunu söylemenin bir faydası yok; insanlar gerçek olmayan bir şeyden dolayı tahrik olmaz. Eğer ben psikolog olmasaydım, size bu konuda daima yalan söyler ve zerre umurumda değilmiş numarası çekerdim. Ama bu şeyler beni de tahrik eder; eğer böyle bir şey olmasaydı insan olmazdık zaten. Bu öylece ilkel bir gerçeği bastırmak olur. Bizim çağımızın sorunu bu. İlkel düşünüşü görmezden geliyoruz. Hani zekiyiz ya, kendimizi insanlığın üstüne yerleştiriyoruz, bu yüzden de insanların nasıl hissetmiş olduğunu artık hissedemiyoruz.
136 syf.
·
Puan vermedi
Hafta sonu kitabım oldu Başkalarının Acısına Bakmak. Susan Sontag 'ın savaş fotoğrafçılığı üstüne yazdığı bir deneme kitabı. Kapaktaki fotoğraf 1994'te Bosna savaşı sırasında çekilmiş. Birleşmiş Milletler koruma gücünden bir asker yaralı bir kadını taşıyor. Keşke her savaş görüntüsü bu kadar pozitif olsa. Birinci Dünya Savaşı,Ispanya iç savaşı, ikinci dünya savaşı, Vietnam,Afrika kıtasındaki savaşlar,Körfez savaşı, Afganistan...ve daha pek çoğundaki görüntü son derece üç karartıcı, insanın insanlığını sorgulatan türden. Ama bu fotoğraflar ne derece etkili toplumların üstünde. Televizyonda bir dizi ya da filmi izler gibi bakıp geçmiyor muyuz? Bu felaketlerin seyircisi gibi değil miyiz? Orada o acıyı yaşayanın yerine ne kadar koyabiliyoruz kendimizi? Ya da sürekli tekrarlanan savaş görüntülerine karşı ilk günkü duyarlılığımızı koruyabiliyor muyuz? Fotoğrafçılar gercegin ne kadarını yansıtabiliyor?Ne kadarı kurgu, ne kadarı gerçek? Yazının yerini tutabilir mi?Gerçeği kabullenmenin yolu mu fotoğraf? Fotoğraf olmasa inanmayacak mıyız? Işte yazar tüm bu soruların cevabını bulmaya çalışmış denemesinde.
Başkalarının Acısına Bakmak
Başkalarının Acısına BakmakSusan Sontag · Can Yayınları · 2023449 okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Dikkat spoiler içerir. Yazarın çeşitli dergiler vb için yazdığı kısa hikayelerden oluşan güzel bir derleme. Bir ıslahevinde vicdan nedir diye sorarken oradaki çocuklardan birinin abisine birini öldürttüğü için çocukların elinde oyuncak olan Demir öğretmeni, zamanında kendini başkan ilan edip en sonunda halk isyan edince ülke dışına çıkmama yasağı alıp hayatı bitmiş bir şekilde halk içinde yaşamaya Kalkan adamı, Kapalıçarşı'da çalışan ve gizlice sigara içen Dursun ile Mamis'in Ermeni olayları yüzünden kavga edip gerçeği bulmak için Aram ustanın verdiği adrese gidince Hrant Dink'i ölü bulmaları, kumarbaz Derman'ın oğlunun eve gelen kaleşnikof ile camiden çıkanları öldürmeye başlaması, ölü resimleri almak için kız kardeşinin fotoğrafını gönderen Efruz'un evine gelen Amerikalı mektup arkadaşı ile ilgili olarak babasına dil geliştirme için yalanı uydurması ama adamın tüm aileyi öldürmesi, biber gazı yüzünden gençleşen insanları bir şehre tıkan başkanın klon olmasına rağmen kendine gaz sıkıp ölümsüz olmak istemesi, Kayra ve Kinyas ile ilgili olarak Kinyas'ın Afrika'da bir adamı boğarak öldürmesi ve ondan sonra uyuyamamaya başlaması, köyden İngiltere'ye gönderilen Tufan'ın yetersiz dili sebebiyle kumarbaz olması ve yıllar sonra belediye başkanına hesap sorması, şehir ile inatlaşan adamın bir türlü camdan atlamayıp şehrin canını sıkıp durması gibi güzel hikayeler mevcut. Sıkılmadan bir solukta okunan bir kitap.
Derz
DerzHakan Günday · Doğan Kitap · 0899 okunma
260 syf.
6/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Vaat’ ten sonra yazardan okuduğum ikinci kitap oldu Sahtekar. İsmiyle müsemma, aslında yaşadığı hiç bir duyguya uygun davranmayan bizim ortalama - ne çok iyi ne de evil diyebileceğimiz kötülükte- karakterimiz Adam gerçekten küçük bir sahtekar. Ama ortalama her insan kadar. Yansıttığı karakter ve bol soslu Güney Afrika ve eski sömürü geçmişi ve henüz yaraların sarılmamış olması belki de hiç bir zaman tam bir iyileşmenin olamayacağı gerçeği kitaptaki güzel motifler. Şey gibi Adam’ın sürekli söktüğü ama hemen akabinde büyümeye devam eden yabani otlar gibi. Kitabı çok sevemedim çünkü Adam sevilesi bir karakter olmaktan çok uzak çünkü o da hiç kimseyi sevemiyor. Ne kardeşi Gavin’i ne komşusu Blod’u; ne kahramanı olduğu Canning’i ki onu hatırlamıyor bile; ne de Baby’i. Ona birlikte olmayı teklif ederken bile samimi olmadığının farkında. Kitap yine Adam’a yakışır can sıkıcılıkta bitiveriyor. Sevdim mi kitabı pek değil, yazarı başarılı buldum mu evet. Ben de bu çelişkilerle bitiriverdim kitabı belki Canning’den etkilenmişimdir bu çelişkili bakış açımla kim bilir:)
Sahtekar
SahtekarDamon Galgut · Yapı Kredi Yayınları · 201347 okunma
Resim