Sancılı bir akşam üstüydü, sıkışan ruhuma dar geliyordu dünya. Acemi terzi çırağı gibi tadilata başlamıştım bir kere, kenarından köşesinden kesip, biçip adam ederim sanıyordum, öyle de oldu. Ufak tefek detayları görmezsek, sonunda toz bezi de olsa büyük bir kısmı, onarılan gurur ve eğilip bükülmeyen o dik duruş fazlasıyla yeterdi bana. İşte bu, her kaybedişe değer.
Sancılı bir akşam üstüydü, sıkışan ruhuma dar geliyordu dünya. Acemi terzi çırağı gibi tadilata başlamıştım bir kere, kenarından köşesinden kesip, biçip adam ederim sanıyordum, öyle de oldu. Ufak tefek detayları görmezsek, sonunda toz bezi de olsa büyük bir kısmı, onarılan gurur ve eğilip bükülmeyen o dik duruş fazlasıyla yeterdi bana. İşte bu, her kaybedişe değer.
Reklam
Doğrusu beni sebepsiz vurdular...
Beni İstanbul'da vurdular İstanbul'da bir akşam, Beni yıldızlara sordular. Işığın ve suyun aşkına, de ki bana; Bu Avanoslu çocuk, Sığar mı bir yıldızın koynuna? İyi biliyorum, İstanbul bir akşam üstüydü. Ellerimde bir tutam gökyüzü vardı, Gözlerimde tuzlu sular. Doğrusu beni sebepsiz vurdular... Bu Avanoslu çocuk, Bu zehir zemberek soluk. İstanbul'a kurban gitti.. Ah, o çocuk... Düşlerine kurban gitti...
Bugün bir adam üzüldü, bir kadın ve bir de çocuk. Bir baba, bir anne ve bir evlat. Bir kuytuda, kıyıda veya bucakta. Bir gözyaşı aktı, mavi, siyah ya da ela. Bir damla düştü gözlerden, denize, toprağa ya da kuma. Bir akşam üstüydü, kederli, karanlık ve bulutlu. Bir kadın öldü bugün, yaşamak için yaratılmıştım diyerek. Bir adam üzüldü, bir kadın ve bir de çocuk.
Deniz Kılıç
Deniz Kılıç
Akşam üstüydü yollar hiç olmadığı kadar sessizdi, ağlıyordu birileri şehrin dar sokaklarında çığlıklar istiflenmişti sanki boğazımda kalbim ürkek bir kuş gibi çırpınıp duruyordu göğsümün görünmez kafanlığında ve ben yalın ayak kalakalmıştım şehrin ortasında…
Bu ne şimdi
... Çok küçükken yaşadığım şehre luna park gelmiş ama geçici süreliğine. Akşam üstüydü amcalar falan hadi çocukları götürelim dedi. Herkes babasının arabasının önüne koştu. Babamda bize baktı hadi hazırlanın sizide götüreyim falan dedi. Eve geçtim hazırlandım öyle mutluydum ki. İndim aşağı herkes gitmiş. Beni unutmuşlar. Sonra bir daha kimse beni beklemedi. Hep yalnız kaldım. O gün hıçkıra hıçkıra ağlarken uykuya daldım. Korktum beklemez diye kimseye hazırlanıp gidemedim. Beklemez. Korktum .
Dilan
Dilan
Reklam
Bir Akşam Üstü Sevdim Seni ey Zalim
Hangi iklimde sevdim seni Hangi denizde rüzgar getirdi seni bana Mevsimlerden neydi Şimdi Bahar ve zamanlarda aşk vakti Seni bekleyen bir çift yürek var Sonumuz olsa son bahar da Seni bir ilkbahar akşamı sevdim Akşam üstüydü Seni gördüğüm anda vurulmuştum sana Aşkın sardı tüm benliğimi Seni sevdim be zalim Bir akşam üstü o an hep aklımda...
Yağmurlu havalarda
Yağmurlu havalarda sevdim seni O kadar üşüyorum ki Bir anda bir sıcaklık geldi yüreğime Yağmurun bile farkında değilim Ama yağmur oluk oluk olup yağıyor üstümüze Seni bir yağmurlu havada sevdim Yüreğimi sımsıcak ettin bir anda Şimdi bir sevda var içimde Yağmurlu havalardan gelen Yaz güneşi gibi sımsıcak yüreğim Yağmurlu havalarda bereket varmış Bana da bereket bir sevda yükledi yüreğime Bir yağmurlu havada sevdim seni Akşam üstüydü Araba bekliyordum işte Birden seni gördüm Sana vuruldum Sevdalandım O gündür bugündür yüreğimde ayını ateş Sevda ateşi yaktı Yanacakta yüreğimden sevda ateşi Bir sevda başladı yağmurlu havada Kaldı öyle...
İstanbul, bir akşam üstüydü Ellerimde bir tutam gökyüzü vardı Gözlerimde tuzlu sular Doğrusu beni sebepsiz vurdular
Ercan Kesal
Ercan Kesal
Benim yazidigim şiirler 2
Selam göndermişsin nasılım diye Umutlar ektin yeniden sensiz yüreğime Bir akşam vakti yada bir seher yelinde Kokun geldi rüzgarla sindi üzerime Senden ayrılalı ben bende değilim Bir yanım boş bir kanadım kırık Bir umut kırıntısı içimde ama sensizim Yitik duygularıma sarılmış derbederim Selamının arkasından umutlarım geldi Bir selama bu kadar anlam yüklenir mi Beni çağırırsan ne yapacağım diye sorma Ardıma bakmadan koşarak gelirim sana Sensizliğin karanlıklarında yolumu kaybettim Bir akşam üstüydü sensizliğe doğru gidişim Biliyorum yaptıklarımın hepsi benim tercihim Kabul edersen ardıma bakmadan geleceğim
Reklam
Köydeyiz ve kış ayları, genelde iş güç olmadığı için tüm köylü, köyün tek bakkalı önünde toplanıp muhabbet eder. Hikayemizin kahramanı Mahmut, 10 yaşlarında bakkalın çırağıdır. Mahmut, kendi halinde, uslu, efendice bir çocuktur. Ama gelin görün ki, Halil adında bir köylümüz ne zaman Mahmut'u görse, ona o kadar takılır ki, onu ağlatmadan
Bir akşam üstüydü aşklarımiz Sahil de kumsalda yürürken El ele tutuşuyorduk kalp kalbe karşı yürürdük...
Bahçesaray bana, umut ve kuvvet veriyordu, imanımı arttırıyordu. Akşam üstüydü. Güneşin son ışıkları Han camilerinin minarelerinden inip harem kulelerini, saray bahçelerini, tepeleri tarayıp batıya çekiliyordu. Tahta bir köprünün korkuluğuna dayanıp bunun kıyısında cenk oyunu oynayan çocukları seyrettim. Onların oyununa bakıp bütün Bahçesaray'ı düşünüyordum. Yavaş yavaş Han sarayına doğru yürüdüm. Kemer kapıya yaklaştığım zaman, içimde hüzünle karışık bir sevinç duydum. Kaç Geray, kaç ağa bu kapıdan geçmişti! Saray avlusuna girdim. Renkli camlı pencereler, kurumuş şadırvanlar, çeşmeler, kemerler, harem kuleleri, geçmişin saadetine gömülmüş, uyur gibiydi. Karşıdaki Hanlar mezarlığına doğru yürüdüm. İşte sarıklı taşlarının altında yatan Geraylar!.. Daha dün yurdu, halkı, şerefi için İdil'den Tuna kıyılarına kadar, yolları, stepleri düşman cesetleriyle geçilmez hale getiren Geraylar... Şimdi saraylarında yalnız ben varım, bir de belki onların hayaletleri... Sarayın arka tarafına doğru yürüdüm. Geniş bir bahçe. Vaktiyle burada, mermer hamamlar varmış. Şimdi, bahçe bakımsız, her yapı bir harabe halinde... Vücudum da kafam gibi yorgun düşmüştü. Bir akasya ağacının gölgesine uzanıp şanlı tarihimi, ulu atalarımı düşünmeye koyuldum. Kalemimi çıkardım, defterimi açtım, "Söyleyiniz duvarlar" adlı bir şiir yazmak istedim. Fakat duvarlar bana hiçbir şey söylemedi. Etrafın ruhani sessizliği içinde gözlerim kapandı.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.