Ey Galib'in oğlu, güvercin sürüsünde bir güvercin olma! Zillete teslim olmaya razı olma! Kassam gibi semada süzülen şahin ol! İzzet, şeref ve İslâm toprağında! Eli açık, direnen, güçlü bir savaşçı ol! Yardıma koşan Mu'tasım yolunda! Düşmana aniden şiddetli darbeni indir! Güvercin yuvalarının tamamı karanlıktır! Sen ciddiyetle
Sayfa 77
Kanun kitabı şöyle başlıyor: "Dünya yaratıldıktan sonra Tanrı An ve Tanrı Enlil, Ur Krallığı'nı Ay Tanrısı Nanna'ya verdi. Bir gün Urnammu, Ur'da Tanrı temsil­ cisi olarak seçildi. O, sınır komşusu Lagaş ile savaş yaptı ve onun valisi Namhani'yi Tanrı Nanna'nın gücü ile öldürdü. (Bu Namhani, Gudea'dan sonra Lagaş'ı yöneten son vali olmuş. Ama Gutilerle birleşerek Sumerliliğe karşı çıkmış...) Ur'un sınırını eski haline getirdi. Uzunluk ve ağırlık ölçülerini namuslu ve değişmez yaptı. Öksüzü, yetimi zengine ezdirmedi. Dulu, güçlünün eline bırakma­ dı. .. Yoksulu, zenginin eline düşürmedi."
Bir gün sevilenden ve sevenden ne kalır Gözden, o dudaktan, o bedenden ne kalır Anlat bana ey sevgili, senden başka Can verdiğim ân âleme benden ne kalır
Aşk… bu kelime, rûhumun hiçbir lezzetle bulanmamış pak, nezih derinliklerine dalıyor, orada kendimin de varlığını hissedemediğim mânevî arzuları tenvir ediyordu. Gönlümde en derin bir nokta boştu. Onu ve şâşaa-yı dârat, ne de bütün ecrâmiyle semâvat doldurabiliyordu. O nokta, mevcûdiyetimin en ince zerrâtına kadar sükûnet ve haz getirecek bir varlık, bir aşk bekliyordu. Bütün hislerimi, düşüncelerimi ancak bu aşkın fırçası telvin edecekti. Ey Hâlik-ı kâinat! Nerede o aşk?
Kıyamet Sûresi 14. “İnsanın hakikati “
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم “ Doğrusu insan kendine karşı bir kalp gözüdür “ İnsan, ne yaptığını bilmeyecek bir bedenden ibaret değil, kendini bilen, kendi vicdanından duyan bir basiret, diye anlatılmıştır ki nefs-i nâtıkayı yani insanın canlılar arasındaki yerini belli eden cevheri bildirir. İnsanın hakikati, böyle kendine karşı bir basiret, bir kalp gözü olduğu için insan olan, kendinde olup biten, yani ruhuna, bilincine ilişmiş bulunan her şeyi duyar. Yaptığı bütün fiil ve hareketlerine kendi vicdanında kendisi tanık bulunur.
Tümüyle dinsel kültürlere bağlı insanlar sekiz yaşında bir çocuğa benzetilebilirler; bu yaşta bir çocuk babasının yardımını gereksinir ama öte yandan babasının öğüt ve ilkelerini kendi yaşamında uygulamaya başlamıştır. Çağdaş insansa üç yaşında bir çocuk konumundadır. Ancak gereksinim duyduğu an "baba" diye bağırır. Gereksinimi yoksa eğer oyununa dalıp gider.
Sayfa 123Kitabı okudu
Bir insanı tamamıyla tanımak için bazen asırlar bile yetişmez; kâfi derecede tanımak için bazen bir an bile yetişir.
Püritenler, meslek adamı olmayı istiyorlardı, bizse buna mecburuz. Çünkü çilecilik manastır hücrelerinden çıkıp çalışma hayatına sızarak, dünyevi ahlak anlayışı üzerinde hakimiyetini kurmaya başladığında, çağdaş ekonomik düzenin muhteşem evreninin inşasına destek oldu. Bu düzen artık makine tabanlı üretimin teknolojik ve ekonomik şartlarına mahkumdur ve bu mekanizmanın içine doğan, ister doğrudan para kazanma kaygısı taşısın ister taşımasın, tüm bireylerin yaşam tarzlarını karşı konulması mümkün olmayan bir kuvvet uygulayarak belirler ve muhtemelen son fosil yakıt yakılana kadar da belirlemeye devam edecektir. Baxter'a göre, dünyevi mal varlığına yönelik ilgi sadece "Her an bir kenara atılabilecek pelerin gibi azizlerin omuzlarında taşınmalıdır." Ancak kader, bu pelerinin demirden bir kafese dönüşmesine karar vermiştir.
Sayfa 233Kitabı okudu
Çiftler kıvılcımı kaybettiği ve rutin dışında hiçbir ufukları kalmadığı zaman, uygarlık onları bir an için yabancılara dönüştüren teknikler sunar: yeni cinsel bir pozisyon, banyo için yeni bir giysi, bildiklerinizi bilmediğinizi sandığınız şeylere dönüştüren her şey. Partnerinizi yeniden bulmak için önce kaybetmeniz gerekir (ki bu bazı insanlarda başka bir ilişki yaşama biçimini alır).
Kalın aletini tek elimle sıvazlayıp pürüzsüz başını emdim; ucuna getirdiğim zevk suyunu dilimin küçük hareketleriyle yaladım. Bacak kasları gerildi, solukları şiddetlendi. Onun heyecanlandığını hissetmek çıldırttı beni; iki elimle birden sıvazlamaya başladım, ağzım öyle çok çalışıyordu ki çenem ağrımaya başladı. Sırtı dikleşti, bir an koltuktan kaldırdı­ğı başı, ağzımda patlayan ilk yoğun meni dalgasıyla birlikte tekrar geriye düştü sertçe. Onun tadını almak algılarımı tutuşturdu, iştahım daha da kabardı. O yoğun ve kaygan meniden daha fazla tatmak için, zonklayan penisini ellerimle sıvazlamaya devam ettim ve kendimden geçercesine yuttum. Sarsıla sarsıla, uzun uzun boşaldı Gideon ve dudaklarımın kenarlarından taşana kadar doldurdu ağzımı. Kavga sırasındaki gibi, doğal olmayan bir sessizliğe bürünerek hiç ses çıkarmamıştı.
Herkesin şiir olduğu bir an vardır.
Sayfa 39 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Müzzemmil 8. Ayet
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم “ Rabbinin adını an ve bütün gönlünle O’na yönel.” Kendini her şeyden çekerek Rabbına çekil, samimi bir şekilde onun emir ve itaatı ile meşgul ol. İçinde yüzdüğün dünya meşgale ve maksatları, alâkası gönlünü meşgul etmesin.
Bu ülkede ''düşünce suçlusu'' olmak muhalifler için an meselesi. Dün serbestçe dolaşırken ertesi gün delil gösterilmeksizin suçlu olarak zindanlara atılmak sık rastladığımız bir adaletsizlik örneği
"Mukaddes ve lahûti olan itikadat ve vicdani yatımızı muğlak ve mütelevvin olan ve her türlü menfaat ve ihtirasata sahne-i tecelliyât olan siyasiyattan ve siyasetin bütün uzviyatindan bir an evvel ve katiyyen tahlîs etmek milletin dünyevî ve uhrevî saadetin emrettiği bir zarurettir. Ancak bu suretle diyanet-i İslâmiyyenin maaliyatı tecellî eder." Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 6
“En sonunda biraz topladım kendimi, çevreme baktım, herkesin yaşamının benim yıkılışım üzerinde bir an bile durmadan sürüp gitmesine şaştım.”
Sayfa 187Kitabı okudu
Resim