Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Farketmeksizin yaşamımda uyguladığım bir anektod;
Gönül indirmek gönül yüceliğinin belirtisi gerçi; insan yüceliği ölçüsünde gönül indirmeği bilir. Ama büyüklüğün en şaşmaz ölçüsü, gönül indirmenin sınırını kesinlikle çizebilmesi, o kıl kadar ince yapılır-yapılmaz ayrımını herkesten çok, herkesten iyi, herkesten başka türlü bilmesi değil midir?
Sayfa 86 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Feci Ama Ciddi Değil
Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarında bir zaman, Alman ve Avusturya ordu karargahları arasında cereyan eden bir telgraflaşmaya dair (muhakkak ki, sonradan uydurulmuş) bir anektod nakledilir. Almanlar, “Bizim cephede durum ciddi, ancak feci değil,” diye bir mesaj gönderir; Avusturyalılar da cevap verir: “Bizim cephedeyse durum feci, ama ciddi değil.”
Reklam
Güzel Anektod
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ölümünden dört sene önce, özel bir yasa ile “Atatürk” soyadı verildi. Bu olay Ankara Radyosu’nda sevinçle duyurulurken, sunucu heyecanını bastıramayarak “Atatürk” yerine “Anatürk” der. Elbette bu bir dil sürçmesidir. Ancak bilinir ki Türkiye halkının Mustafa Kemal’i, hem bir baba hem de bir ana olarak algılanacak kadar sevilmektedir.
Freud hakkında bir anektod duymuştum. Herhalde bilirsiniz: Üstat puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş. O da yanıt olarak 'Bazen bir puro sadece bir purodur' demiş.
Ana babanın yolunu izlemek çok kolaydır, öğretmenlerinin yolunu izlemek çok kolaydır, toplumun yolunu izlemek çok kolaydır, baş eğmek çok kolaydır - isyan etmek, yalnız kalmak ise çok zordur. Ama ancak bu şekilde gelişirsin. Bitirirken sana küçük bir anektod aktarayım: Bir zamanlar kötü geçen bir hasattan sonra şikayet eden bir çiftçi vardı:
Sayfa 147Kitabı okudu
Kitaptan gülümseten bir anektod
Garip şairlerinin liseden arkadaşı olan Şinasi Baray o yıllarda Ankara'nın ünlü lokallerinden "Üç Nal"ın sahibidir. Babaannesinin Karağolan'daki konağının eskiden ahır olan bodrumunda açmıştır bu lokali. Melih Cevdet'in aktardığına göre yaman bir sanat yeteneği olan Şinasi, lisede tiyatro dekoru yaparmış ve lokalinin dekorasyonunu da kendisi yapmış. Babaanne açılıştan bir gün önce "Üç Nal"ın düzenlemesini görmeye gelir. Orhan Veli'de oradadır, bir direğe dayanmış içkisini yudumlamaktadır. Kadıncağız direğe bakarak istem dışı mırıldanır: "Eskiden merkebi oraya bağlardık."
Sayfa 68 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kızılderiliden Anektod
- Atalarınız bizden küçük bir toprak parçası istedi. Onlara acıdığımız için dileklerini geri çevirmedik. Aramızda yer aldı­lar. Onlara mısır ve et verdik. Onlar buna karşılık bize zohir (içki) sundular. Beyazlar bir kez memleketimizi tanıyınca, he­men sağa sola haber saldılar. Yeni yeni insanlar geldi. Biz onla­rın dostça geldiğini sandığımızdan hiç korkmadık. Çünkü bize kardeşim diye sesleniyorlardı. Sözlerine inandık. Bu kez onlara daha geniş bir yer verdik. Kısa zamanda sayıları arttı. Daha çok toprak istemeye başladılar. Sonunda bütün yurdumuzu istediler. Gözlerimiz açıldı. Savaşlar oldu. Beyazlar bizimle savaştır­mak için içimizden kimilerine paralar verdi. Halkımızın büyük bir çoğunluğu öldürüldü. Beyazlar bizi içkiye de alıştırdılar. içki yüzünden de binlerce Kızılderili kırılıp gitti. Kardeşlerim, eskiden bizim topraklarımız çok genişti. Sizinkiler ise çok kü­çük. Şimdilerde ise siz, büyük bir ulus oldunuz. Bize yatağımızı serecek kadar bile bir toprak parçasını çok görüyorsunuz.
Sayfa 105 - Sel yayınlarıKitabı okudu
“… Atina halk mahkemesinin hakkında idam kararını verdikten sonra ‘Seni haksız olarak idama mahkûm ettiler’ diye ağlayan karısına… ‘Sus, haklı olarak etselerdi daha mı iyi olurdu’ dediği şeklindeki haberi de
Sokrates
Sokrates
’in kişiliğine uygun düşen bir davranışı hikâye eden zarif bir anektod olarak aktaralım.”
Kafamdan atamadığım anektod
-Aysel gitti. +Onun için mi üzgünsün ? -Yoo. +Döner herhalde. Üzülme ne olursun. -Dönse de fark etmez. +Neden? -Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz ki. Bir kere gitti mi gitti. Yüzüne baktığında hep bunu hatırlarsın...
Mevlana'ya atfedilen bir anektod vardır. Bakmakla görmek arasındaki farkın ne olduğunu sorarlar Mevlana'ya. Şöyle der: "Senin baktığına başka gözler de bakıyor. Peki senin görebildiğini herkes görebiliyor mu? İşte bakmakla görmek arasındaki tek fark sensin."
99 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.