Ey gönül! Hele şu dünyada adam gibi bir adam yokmuş. Var ise de gönülden anlayan bir sırdaş bulunmuyormuş. Eğer bilge isen, şu dünya için asla gam çekme ve tut ki dünya diye bir şey de zaten yokmuş..
Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
İskender Pala
Lev Tolstoy en sevdiğim yazarlardan biridir. Tartışmasız yazdığı her şeyi okuyup görmek istiyorum ve gerçekten çok seviyorum. Dostoyevski-Tolstoy büyük ikileminde açık ara farkla Tolstoy taraftarıyım ve o kadar çok eserini okudum ve okumadığım daha o kadar çok eseri var ki…
Bu kitap bir üçlemenin ilk eseri. Bu üçleme Çocukluk-ilkgrnçlik-gençlik.
Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş
Var ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş
Gam çekme hakikatte eğer ârif isen
Farz eyle ki el'an âlem yoğ imiş
(Ey gönül! Hele şu dünyada adam gibi bir adam yokmuş.
Var ise de gönülden anlayan bir sırdaş bulunmuyormuş.
Eğer bilge isen şu dünyada asla gam çekme.
Ve tut ki dünya diye bir şey de zaten yok imiş.)
filmler ve hayat arasında iki kelimelik bir fark var: tesadüf ve kader. filmler kaderin bir kopyasını gösterir insanlara ve ulaşılacak yegane sonuç "tesadüf" olur. ancak gerçek hayat tesadüflere yer vermez, doğru zamanda ve doğru yerde kaderi var eder. bazen ölüm verir, bazen keder, bazen gözyaşları, bazen sevinç, bazen de aşk. nihayetinde bir şeyler verir biz bîçare insanlara ve sonunda bizler de ona kapılırız. ve işte oysa filmlerden daha şahanedir biz insanların hikâyesi ve yine de nankörlük eder "filmde gibi hissediyorum" deriz.
Kimsesiz hiç kimse yok her kimsenin var kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi
( Dünyada kimsesiz hiç kimse yok, herkesin bir kimsesi var. Bir tek ben kimsesiz kaldım, yetiş ey Kimsesizler Kimsesi!)
Ruşenî
Dillerin ve dinlerin ötesine geçmeyi başarmış, baktığında yalnızca “insanı” gören bir yazar; Nikos Kazancakis.
Yunan edebiyatının bu güçlü kalemi tıpkı Yaşar Kemal gibi “insan vicdanının sesi” olmayı kendine görev edinmiş; iyiliği, güzelliği, insanın birliğini, kardeşliğini, savaşların anlamsızlığını durmadan, usanmadan anlatıyor.
Onu en meşhur