🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲
Uzun Bir
Gecenin
Ardından
Dakyanustan
Allah 'u Teâlaya
Kaçan Gençler
Ashab-ı Kehf Kıssası
Ashâb-ı Kehf, putperest bir hükümdar olan Dakyanus devrinde Tarsus’da yaşamış, îman ve tevhîd mücâdelesi vermiş olan sâlih gençlerdir. Zalim kral Dakyanus'un Ashâb-ı Kehf'e karşı sunmuş olduğu puta tapma teklifine karşı
Bir gün esi Mevlana'ya sorar;
-Bu kadar aşıksın mevlaya , şükürler olsun... Bu aşkı yaşayıp yaşatana..
"Peki bana ne kadar aşıksın "diye sorar..
Mevlana şöyle cevap verir;
Sen benim ;
-yaratan'dan ötürü yaradılanı sevişim,
-Bir adım gelene on adım gidişimsin...
- Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin...
Sen benim;
-Bugünümü şükür ,
-Yarınıma dua edişim,
-azla yetinişim,
-Çoğa göz dikmeyişimsin ,
Ve sen benim;
Kapanmayan avuç içimsin.."
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Uçurtmayı vurmasınlar Feride Çiçekoğlu'nun kaleminden yazılmış olup her satırını okuduğumda ben bunu okumakta neden bu kadar geç kaldım diye hayıflandım. Filmini izlediğimi hayal meyal hatırlıyorum ancak en kısa zamanda tazeleyeceğimden eminim.
Kitapta 5 yaşındaki Barış ' ın İnci ' ye yazdığı mektuplardan oluşuyor. Her satırında özgürlük kokuyor .12 Eylul olayları sonrasında hapishanede yatanlar ve bir çok sebepten mahkum yatanların Barış ' ın gözünden görmek olağanüstüydü.
Kitabı okumaya başlar başlamaz Barış’ın masum, yalın,hüzün dolu içinizi burkan dünyasıyla tanışıyorsunuz. Ağaçların, çiçeklerin, yıldızların olmadığı, güneşin doğup batmadığı, üzerinde bir avuç gökyüzü ve bazen kuşların konduğu taş avluda volta atan kadınların arasında çocukluğunu yaşamaya çalışıyor Barış.
Kitabın sonunda uçurtmayı vurmasınlar diye dua ederken buldum kendimi... Ne güzel bir kalemdir...iyi ke Barış ve hikayesini bize paylaştın diyerek kapattım sayfamı. Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar.
Merhaba sevgili okur İsveçli yazar Henning Mankell’in kahramanı Kurt Wallander, Ystad kasabasında, İsveç’in güneyindeki Skane bölgesinin Malmö şehri yakınında yaşayan işkolik olduğu için eşi Mona tarafından terk edilmiş, kızı Linda ile yaşayan alkol sorunları olan, çabuk sinirlenen, az yiyen, az uyuyan fakat başarılı bir dedektiftir.
Kızı Linda ,hayatta ne yapacağı konusunda sık sık fikir değiştiren biridir. Sonunda babası gibi polis olmaya karar verir ve polis akademisinden mezun olur. Linda, emniyet güçlerine katılmak üzere Ystad'a gelir ve bir anda kendini olayların içinde bulur. Ystad'ın dışındaki ormanda polis korkunç bir şey bulunur: kesik bir baş ve dua edercesine birbirine kenetlenmiş iki el. Ayrıca kurbanın yanına bırakılan İncil'in sayfalarının kenarlarına notlar da karalanmıştır. Daha önce de bir kuğu ve inek üzerlerine benzin dökmek suretiyle yakılmıştır ayrıca bir çok kilisede kundaklanmıştı. Dedektif Wallander tüm bunların bir başlangıç olduğundan ve insanlara yönelik daha şiddetli saldırılar olacağından korkmaya başlar. Bu arada Linda’nın çocukluk arkadaşı Anna aniden ortadan kaybolur. Kurban edilen kadınlar, klise ve hayvan yangınları, ritüel cinayetlerle İncil’in içindeki bazı ayetleri değiştirmeye çalışanlar bir tarikat mı yoksa bir avuç zır deli mi? Kaybolan kızın bunlarla bağlantısı olabilir mi?
Heyecan baştan sona hiç düşmedi. Ustalıkla örülmüş olay örgüsü ve karakterler. Soluk soluğa okuyacağınız bir gerilim polisiye kitabı.
Huzursuz AdamHenning Mankell · Altın Kitaplar · 201344 okunma
√ SEN √
Sen benim sildikçe avuç içlerimde biriken,
Sen benim yüzüme sürdüğüm tek pişmanlığım..
Sen benim bin keşke ile avaz avaz haykırdığım,
Sen benim kendime düşmanlığım
Sen..
II.SULTAN KILIÇ ARSLAN
Anadolu Selçuklu Devletini İhtişamın Zirvesine Çıkaran İdareci
Anadolu Selçuklu Devletini ihtişamın ziresine çıkaran ve Osmanlı Devletinden önce Anadolu'da kurulan ilk büyük İslâm Devletinin namım cihana yayan idareci Sultan II.Kılıç Arslan'ın tarihimizde müstesna ve mümtaz bir yeri vardır...Sultan olduğu
Bir manastır hücresinde bir soykırım ya da mülteci akını düzenlemek ya da Birmanyalı çocukları köleliğe zorlamak son derece güçtür. Bu dindar gençlerin peçenin altına girmelerinin nedeni, dünyadan nefret etmeleri ve tensel zevklerden vazgeçmeleri değildi, çünkü bunları yeteri kadar tanımıyorlardı bile. Vazgeçtikleri dünya, sevdikleri bir dünyaydı; anne ve babalarıyla kardeşlerinin bulunduğu bir dünya, hırsın ve kötülüğün dünyası değildi. Onları, bir altın madencisi kadar sert ve bir icra memuru kadar katı olan bu ruhsuz varoluşun içine, yalnızca anlaşılması güç bir sevgi karmaşası sürüklemiş olabilirdi. Geceleri dua etmek için birkaç kere kalkar, kuşlar kadar az yer, kendilerine ait hiçbir malları olmaz ve yaşamlarının geri kalan günleri bu kapalı duvarlar arasında bir avuç tuhaf insanla geçirmek için yeterli bir sabra sahip olmak zorunda kalırlardı. Yaptıkları, Hizbullah'la birlikte bir süpürge dolabına kapanıp, canlarının okunmasına izin vermekti daha çok.
Bir avuç dua,
bir kucak sevgi,
sıcak bir mesaj kapatır mesafeleri,
birleştirir gönülleri, bir sıcak gülümseme,
bir ufak hediye daha da yaklaştırır bizi birbirimize.
Kalbiniz nur, eviniz huzur dolsun.
Artık tatlı hisler uyandırmak şöyle dursun bıkkınlık ve bulantıdan başka hiçbir mana ihtiva etmeyen mavilin kucağında katre katre eriyorum.
Bir bina, kubbe, ağaç, kara hayvanı, taş ve hatta bir avuç toprak… Birisi bana günün birinde bunların hasretini çekeceğimi söyleseydi onun keçileri kaçırdığına hükmederdim. Ama şimdi böcek ısırıklarıyla nakışlanmış ayaklarım, hiç olmazsa rüyalarımda toprağa değsin diye dua ediyorum. Kendimi yadırgıyorum. Âlemin merkezi İstanbul’dan âlemin meçhul diyarlarına… Alfonso’nun tabiriyle: ‘Ne yaman bir savruluş.’
Bir avuç dua, sıcak bir mesaj, bir kucak sevgi, kapatır mesafeleri birleştirir gönülleri kalbiniz nur, haneniz huzur dolsun. Arefe Gününüz Kutlu Olsun.
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.