Denizde balık, gökte kuş olarak yaşardık. Kuştan ayrıcalığımız şu ki; kuş yorulunca tüner. Biz, kanatlı bir hız parçasıyız; ancak ölünce dururuz. Hep yüzer, uçarken sevişir, doğurur, büyür ve çoğalırız. Dökülen yumurta ve sütlerimizden engin apak kesilerek sanki karla örtülü bir ova olur, ama soğuk değil, ılık; ölü değil, diri bir kar. Denizi bir can volkanına çeviren aysız gecelerde, denizi ay ışığı gibi parlatan bu nur, gecenin koynunda yaşam tanının aydınlığıdır. Bizim yarattığımız bu ak ışığı gören doğu kıyılılar, bundan dolayı bu denize Akdeniz adını verdiler...
Sayfa 79 - Bilgi Yayınevi 2.Baskı 1996 "Ay Işığı" adlı öyküden
"Bu, pamuk prenses masalında, aptal prensesin zehirli elmaya âşık olması gibiydi. Kurdun kuzuya, kardan adamın güneşe, suyun ateşe, bir balığın gökyüzüne âşık olması gibi. Ne ben küle dönüşmüştüm ne birileri beni yakmaktan vazgeçmişti."
Seni cehennemin yangını gibi, bir balığın denize olan ihtiyacı gibi soluksuz, yüce Tanrı dağının karları gibi kısacası ayın yıldızı sevdiği gibi seviyorum Maysa.
Bu pamuk prenses masalında, aptal prensesin zehirli elmaya aşık olması gibiydi. Kurdun kuzuya, kardan adamın güneşe, suyun ateşe, bir balığın gökyüzüne aşık olması gibi.
Bu, pamuk prenses masalında, aptal prensesin zehirli elmaya aşık olması gibiydi.
Kurdun kuzuya, kardan adamın güneşe, suyun ateşe bir balığın gökyüzüne aşık olması gibi. Ne ben küle dönüşmüştüm ne birileri yakmaktan vazgeçmişti.