"Benimle o kadar sert sevişmeni istiyorum ki," dedim, "her şeyi unuttur." Sergei beni kıçımın altından tutup kaldırdı ve ön kapıya doğru taşıdı. Bacaklarımı beline doladım ve yüzünü avuçları- mın içine alıp her yerine öpücükler kondurdum. Kusursuz bur- nuyla başladım, sonra alnına ve kaşlarına geçtim, her bir detayı hafızama
Sayfa 210
(...) " Bir şeyi hep yaptım ama: Doğum gününde sana daima bir demet beyaz gül, ilk aşk gecemizden sonra bana verdiğin güllerin aynılarından gönderdim. O on-on bir yılda kendine hiç sordun mu bu gülleri sana kimin gönderdiğini? Bir zamanlar bu güllerden verdiğin kadını hatırladın mı acaba? Bilmiyorum, cevabını da asla bilemeyeceğim. Karanlığın içinden de olsa sana o gülleri uzatmak, yılda bir kez o günlerin hatırasını tazelemek yetiyordu bana. " (...) (...) O sırada gözü çalışma masasının üzerindeki mavi vazoya takıldı. Vazo boştu, yıllardan beri ilk kez boştu doğum gününde. İrkildi; sanki bir kapı kendiliğinden açılıvermiş, huzur dolu odasına bir başka dünyadan soğuk bir rüzgar esmişti. Bir ölümü hissetti, ölümsüz bir aşkı hissetti; ruhunda bir şey yarılıp açıldı ve uzaklardaki düşsel bir müziğe kulak kabartır gibi coşkuyla düşündü görünmez kadını.
Reklam
260 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
. Yazarın doğumundan, bir hayata doğuşundan, büyümesinden, sevdaya düşüp büyümesinden bahsederek başlıyor kitap. İncir ağacının ardından yükselirken dolunay, sabırla beklediği geceleri anlatıyor sonra. Sevdalığını kaydeder, kalbi mahzunlaşır. Büyüdükçe büyür yüreğindeki acı. Doğduğu büyüdüğü şehir dar gelir sonra, ayrılık, hasret acıları yazılır
İçimdeki Kenan Ülkesi
İçimdeki Kenan ÜlkesiYusef Masadow · Karina Yayınevi · 20249 okunma
"Bir vapur beğen gideceğimiz hiç kimseler bilmemeli yokluğumuzu gözlerin dokunurken bakır tenime ellerinden başka yüreğime ecza sürmemeliyim gözlerin gözyaşlarımı sürüklemeli arza kirpiklerinle tutunmalıyım söyle bu mavi deniz sonra biz işte geldik sonunda artık inebiliriz."
Konuşmaları kötü bir dansa benziyor: ses sesle buluşuyor, reverans yapıyor, sallanıyor, geri çekiliyor. Araya başka bir ses giriyor, ama o da bir başka sesle bastırılıyor: iki ses birbirini çember içine alıp kesiliyor. Sözleri bazan geniş sarmallar halinde, bazan da tiz çıkışlar yaparak yükseliyor, ama tümü birden, jöleden yapılmış bir yüreğin inip kalkması gibi, içten gelen bir kahkahayla noktalanıyor.
Çok sevdiğim bir şiir olduğu için hepsini paylaşmak istedim:))
Ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum büyüdükçe büyüyor gözlerin ben sana mecburum bilemezsin içimi seninle ısıtıyorum ağaçlar sonbahara hazırlanıyor bu şehir o eski İstanbul mudur
Reklam
Türklerin 2700 kayıp verdiği Sinop çatışması, çok canlı karakter zıtlıkları sergilemişti. Örneğin, Navik firkateyninin süvarisi Ali Bey, kendisinin asla teslim olmayacağını söyleyerek, gemi mürettebatına canlarını kurtarmalarını emredip cephaneliği kendi elleriyle ateşlemiş ve gemisini havaya uçurmuştu. Diğer taraftan bazı gemi komutanları da gemisini bırakarak kaçmışlardı. Bu komutanlar savaş sonrası, birkaç ay evlerinde oturduktan sonra eski itibarlarını tekrar kazandılar. Sinop Valisi de ertesi yıl başka bir şehre vali oldu.
Sayfa 298Kitabı okudu
Altımdaki beyaz at, iyi bir attı. İstediğim yere götürebiliyordum. Demek, seyis atı değil!.. Yanımı yönümü şaşırmışım, dağ bayır gidiyorum. Ama perişanım. Sağ ayağımdaki tozluk yok, düşmüş. Bir birliğin içine daldım. Bir Yüzbaşı: - Buraya gel! dedi. Attan indim. Selam verdim. Ama başımda şapka yok. Sağ ayağımda tozluk yok. Kayış da düşmüş, pantalon belimden sarkmış. Pantalonun sol dizi boydan boya yırtık, kan içinde... Yüzümün çiziklerinden kan akıyor. Yüzbaşı: - Bu ne? dedi, ne oldu sana? Ne diyeyim? Yüzbaşı'nın arkasında bütün arkadaşlar... Üzüntümü anlayabilmeniz için, benim o zamanki niyetimi bilmelisiniz. Ben general olacağım, general... - Efendim, dedim, düşman içine düştüm. Esir edeceklerdi. Kaçarken böyle oldum işte... - Senin işin ne? - Haberciyim. Size Binbaşı'nın emrini getirdim. Binbaşı'nın verdiği emri söyledim. Ama kime biliyor musunuz? Mavi kuvvetlere. Çünkü ben kırmızı kuvvetlerdendim. Kırmızı kuvvet komutanının emrini, şaşkınlıktan Mavi kuvvetlere söylemiştim. Bu yanlışlıktan sonra, bütün işler, birlikler, emirler birbirine karıştı. Ama sonunda her zamanki gibi Kırmızı kuvvet, yani biz galip geldik.şimdi, neden bi takım politikacıları seyis atına benzettiğimi anlamışsınızdır. Çünkü bunlar, kendi kendilerine yürüyemezler, koşamazlar; ille önlerinde, gölgelerinden gidecekleri başka bir politikacı bulunacak...  
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Tülsü'yü Sevmek
- Başka görmediniz mi? - Gördüm birkaç kez daha. Tuna nehri kıyısındaki o kente ilk gidişimdi. Kırk yaşımdaydım o zaman. Tirenden yeni inmiştim. Gar çok kalabalıktı. Tirene binenler, tirenden inenler telaşla koşuşuyorlardı, işte o kargaşada birisiyle çarpıştım. Başımı kaldırıp baktım ki, açık sarısın, iri mavi gözlü, ancak yirmi beşinde bir kız: Tülsü... Bir an birbirimize bakakaldık. Bana çarpınca elinden paketleri düşmüştü. Bavulumu yere bırakıp, paketlerini alıp verdim. "Pardon" dedim. O da teşekkür etti. Yanındaki erkek koluna girip tirene bindirdi
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Mavi huydur bende
Hayat hiç mavi yerinden vurmadı.. çünkü ben maviyi, beyazı koruyan masumiyet olarak tanırım, karanlığı görünür kılan bir renktir mavi, öyle bilirim.. sürükleyendir, bitmeyendir… mavi olarak anlatmalıyım her şeyi… kaldırın başınızı gökyüzüne,görmek istediğinizi değil gördüğünüzü söyleyin bana! yaşamın ta kendisidir mavi... Belkide sadece bu yüzden ölmeye değil yaşamaya mahkum edilmiştir... Maviyi soruyordun, gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi? Bir renk değildir, mavi huydur bende ve benim yetinmezliğimdir. ve herkesin yetinmezliğidir. belki denecektir ki bir süre ve denenecektir bir akşamüstünü düşünmek bir akşamüstünü düşünmekten başka nedir ki gönül gözü görendedir, derinler mavidir…”
Edip Cansever
Edip Cansever
Yanlış anlamıştık!..
Küçük bir yanlış anlamanın, nasıl büyük sonuçlar yaratacağının ulusal uygulamasını yapmaktaydık. Hepimizin bir an önce modernleşmek istediğimiz yıllardı. Birçok şey hızla değişiyordu. Eskiden kalan her şeyi atarsak, çağdaş ve yepyeni başka birisi olacağımızı sanıyorduk. Bütün eksikler ve yanlışlar zaten eskimiş geçmişle birlikte atılacak, geriye kalan sıfır üzerine en kısa zamanda mükemmel bir ülke ve yepyeni bir kültür oluşacaktı. Daha doğrusu, modern olmak için kendimize ait birçok özellikten vazgeçmemiz gerektiği yanlış anlamasının en hızla sürdüğü talihsiz yıllardı. Hiçbir yanımızı beğenmiyorduk."
Sayfa 58 - Everest Yayınları
Kör Saatçi adlı kitabımda ve başka yerlerde yarasaların kulaklarıyla renkleri görebilecekleri spekülasyonunu yapmıştım. Yarasanın ihtiyaç duyduğu dünya modeli böcekleri yakalamak için üç boyutlu dünyada dolaşmak için olmalıdır. Kesinlikle büyük oranda benzeyen görevleri gerçekleştirmek için bir kırlangıcın ihtiyaç duyduğu modele benzer olmalıdır.
“Ama iş bunu yapmaya gelince, bileğimin derisi öylesine beyaz ve savunmasız göründü ki gözüme, bir türlü yapamadım. Sanki asıl öldürmek istediğim şey o derinin altında ya da baş parmağımın altında atan o ince mavi damarda değil, başka bir yerde, daha derinde, daha gizli ve ulaşması çok daha güç bir yerdeydi.”
Sayfa 176Kitabı okudu
Mavi unutuş...
Bana baktın gözlerinle ıssız ufka dek Anılardan yıkanmış gözlerinle Bana baktın saf unutuş olan gözlerinle Bana baktın üzerinden belleğin Başıboş nakaratlar üzerinden Solmuş güller üzerinden Aldanmış mutluluklar üzerinden Yürürlükten kalkmış günler üzerinden Mavi unutuş olan gözlerinle baktın bana Bir şeycikler anımsamıyorsun olan bitenden Sevgilim Anımsamıyorsun insanları görünümleri Gittin kendi kendinden duman dalgaları gibi Sana söz geçmişten konuşmayacağım bir daha Bugün adımlarından başlıyor her şey Bir kıvrımıdır giysinin bana yaşamaktan kalan Başka şeyin yeri olmadı seni buluyorum en sonunda ben Sevgilim sevgilim inanıyorum sana
Louis Aragon
Louis Aragon
Resim