"İşte, geber, soluksuz kal, hava almaya çalış, en son bir ağız dolusu nefesi! İşte işte işte, beni hissediyor musun? Ama tam olarak ne için öldüğünü bileceksin. Söyliyeyim mi sana? Bir böcek için ölüyorsun, ufak bir böcek için... Ben zavallı, zavallı bir adam değil miydim? Dünyada hiç bir şeyim yoktu ya. Çıldırmaya o kadar yaklaşmıştım ki. Bir iki gün daha, ve ben kesin delirmiş olurdum. Ve tam o sırada bana bir ufak neşe geldi, bir kurtuluş. Hem de nasıl bir neşe, sen ne anlarsın! Bir böcekti, öyle ufak bir şey ki, neredeyse görülmüyordu. Ve ben onu sevdim, ve ona kavuşacağımdan neşe duydum, ve onunla oynuyordum ve konuşuyordum ve beni tanımasını sağladım, ve bu küçük şey benim tüm dünyamdı, benim herşeyimdi, ben ki zavallı zavallı bir insan! Ve sen onu benden aldın, onu, onu yere fırlattın ve ezdin kötücül kirli çizmelerinle! Böyle birşey mümkün mü, senin gibi birisi Tanrı tarafından mı yaratıld, böyle biri yaşamalı mı? Hayır. Böyle biri yok olmalı. Onun nefesi tükenmeli. İşte ver onu bana, nefesini, sonuncusunu..."