Görüyor musun, gölgelerden yükselen kibri Bütün hayatı rakamlara döken şehri Görüyor musun, şehvet kurulmuş doruklara Yetim güzellikler sinmiş kıyılara Böyle bir çağ işte kanımıza karışan Gece gündüz ruhumuzla savaşan.
İsmet Özel, Ölüm Cantabile (Üç Frenk Havası)
"Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerimi yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadan beyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekâsıyla
Reklam
Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne aman umutsuz bir yer olmasın...
Hayatta en çok güvendiğin insanı kırmak ;sanki bütün dünya başına yıkılmış gibidir. Ağlarsın ,titrersin , onu kaybetmek gerçeği hasta eder bedenini. Onu tekrar kazanmak ise onun sana tek bir şans vermesine bağlıdır.
Karanlıktaki Fil
Hintliler halka daha önce hiç görmedikleri fili göstermek istediler. Ancak fili görmeye gelenler karanlık ahırda toplandıklarında fili görmeleri mümkün olmadı. Ahır zifiri karanlıktı, göz gözü göremiyordu. Meraklarını gidermek için her biri elleriyle filin neye benzediğini anlamaya çalıştılar. İçlerinden biri filin kulağını tuttu ve “Fil bir oluğa benziyor.” dedi. Diğer birinin eline ayağı geçmişti ve “Fil bir direğe benziyor.” dedi. Bir başkası da sırtını elliyordu o da: “Fil bir taht gibidir.” dedi. Velhasıl her kim filin neresini elledi ve nasıl anlamak istediyse fili ona göre anlatmaya çalıştı. Birinin dediği diğerini tutmadı ve aralarında anlaşmazlık çıktı.Çünkü ellerinde hakikati görmeye yarayacak ışıkları yoktu ve Mevlana’nın deyimiyle “Duyu gözü ele, avuca benzer, avuç bütün fili tutamaz ki.” Herkes kendi penceresinden hakikate yaklaştı ve hakikati bir yönüyle bilebildiler. Hâlbuki hakikat her birinin gördüğü parçaların bütünüydü. Eğer ellerinde onları hakikate götürecek bir ışık, bir bilgi olsaydı ihtilafa düşmeden hakikati bilebilirlerdi.
böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye lâleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor bütün kara parçalarında
Reklam
Gençlik delik bir kovadan boşalan su misali aramızdan sızıp kaçacak ve kaç yaşına gelirsem geleyim içimdeki çocuk hep bağıracak çıkın artık oyun bitti bütün hayaller çelik çomak...
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.